HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Selimiye'nin sırrı

Selimiye'nin sırrı

II. Selim, Sinan'a, "Rüyamda gördüm. Peygamberimiz efendimiz bir cami istediler," deyince Mimar Sinan elbette çok heyecanlandı. Yeni bir cami yapılması için verilen karardan sonra Mimar Sinan araştırmalarını tamamlamaya çalışırken II. Selim, Selimiye'nin İstanbul'da değil, Edirne'de yapılmasını emretti. Bununla da kalmayıp Edirne'de caminin şehrin neresine kurulacağını da söyledi Mimar Sinan'a; Kavak Meydanı olarak bilinen yere yapılacaktı yeni cami.


Mimar Sinan ve II. Selim, birlikte Edirne'ye gittiler. Cami için gerekli bütün hazırlıkların tamamlanmasına nezaret ettiler. İş sadecte destur verilmesine kalmıştı.
1569 yılında, yüzlerce kurban kesilerek destur verildi. Kesilen kurbanların etleri fakir fukaraya dağıtıldı. Hafızların okuduğu Kur'an ve nice duayla, mihrap temeline ilk taş konuldu.


Dönemin padişahı Sultan II. Selim, Mimar Sinan'a şanına yakışır bir camii inşa etmesini buyurmuş. Sinan hemen kolları sıvamış Selimiye camisini yapmaya başlamış. Temeller kazılmış, iskeleler kurulmuş.


Çalışmalar sürerken Mimar Sinan bir gün elinde bir yumurtayla çıkagelmiş. Kendi kendine bir şeyler mırıldanıyormuş, aklından hesap yapıyormuş gibi bir hali varmış. Sonra eğilmiş ve yumurtayı inşaat kumuna kırmış ve başlamış karıştırmaya.. Görenler şaşırmış tabii.


Bir müddet sonra "Tüm inşaatta bu harcı kullanacacağız" diye buyurmuş. Sırf bu harç olayı için Edirne Karaağaç'ta bir çiftlik kurdurtmuş. 30.000 tavuğun her gün düzenli olarak yumurtaları toplanıp kumla ve kille karıştırılıp camide kullanılmış.


Mimar’ın ustalık eseri Edirne’deki Selimiye Camidir. Kanuni’nin oğlu Sultan Selim adına yapılan bu camiide mimarın tüm maharetleri ortaya dökülür. Selimiye’yi yaparken Hristiyan mimarların “Dünyada Ayasofya’nın kubbesinden daha büyüğünün yapılamaycağı hele hele de bunu müslümanların hiç yapamayacağını” söylemesi Sinan’ı asıl şevklendiren unsurlardır. Ve Selimiye ile Mimar Sinan Ayasofyayı geride bırakır. En büyük kubbe artık Selimiye’dedir.


Eğer Sinan Edirne Selimiye camini, 16.yy’da yapmışsa 300 yıl daha taş bina inşa edilmesine rapmen Selimiye “Dünya taş yapı mimarisinin zirvesi “ kabul ediliyorsa, 1988 yılında Uluslararası Kube Sempozyumu için dünyanın çeşitli yerlerinden gelen kube uzmanı Mühendis Profösörler, Edirne Kapı Mihrimah Sultan Camiini yeni bina hem de betondan zannediyorsa, Sinan’ın mühendislik zekası tartışılmaz...


Selimiye Camii yapımında 14000 işçi ve 400 kalfa çalışmıştır.
Selimiye Camii külliyesiyle birlikte 22000 metrekarelik alanda kuruludur.
Mimar Sinan Selimiye camii kıblesini tayin etmeye çalışırken epeyce çalıştı. Çalışmalar sürerken yanında bir Pir-i Fani belirdi. Kendisine yanlarında duran mermeri göstererek "ey Mimarbaşı şu mermerin üstüne çık biiznillah kabeyi göreceksin" dedi. Mimar Sinan Mermerin üstüne çıktığında kıbleyi gördü...
Edirne'nin neresinden girilirse girilsin gözleri ihtişamıyla selimiye karşılar...


Mimar Sinan'ın Selimiye Camii'nin kubbesini o genişliğe oturtmak için 13 bilinmeyenli bir denklemi matematiğin bilinen 4 ana işleminden farklı beşinci bir işlem bularak çözdüğü söylenir.


Ayrıca minarelerin şerefelerine çıkanların yolda birbirlerini görmemeleri ise büyük bir dehanın ürünüdür. Almanlar ayni sistemi meclislerinin önündeki dev kürede kullanmışlar.
Mimar Sinan bu sistemi 2 metre çapındaki minarelere yüzyıllar önce monte edebilecek bir dehadır. Almanların dehası ise, o çirkin metal yığınına Selimiye'den fazla turist çekebilmelerindedir.


Selimi’ye de; müezzin mahfili kabenin yarı ölçüsüne denktir. Müezzin mahfilinde 5 hat olması islam’ın 5 şartına minarelerin ikişer tanesinde 3’er yol olması imanın 6 şartına Müezzin mahfilinde ki 12 ayak namazın 12 farzına vaaz kürsülerinin adedi 4 Hak mezhebe, külliye’de mevcut 32 kapı 32 farza, Kabe’de 1000 pencere var olduğu kabul edildiğinden selimiye’de ki 999 pencere Kabe’ye olan hürmete delalet ettiği rivayet edilir.


Eserlerinin bütün ihtişamına rağmen Koca Sinan tevazuyu asla elden bırakmamıştır.
İmzalarında “Ser Mimaran-ı Hassa” ibaresinin yanında “müğili natuban” (güçsüz karınca) veya “El-fakir ul Hakir” ifadelerini kullanmaktadır. Nitekim Selimiye tamamlandığında adının kitabeye yazılması teklifine ben kim oluyorum ki ALLAH’ın evine adımı yazdırayım diyerek karşı çıkmıştır.

Mynet Youtube


En Çok Aranan Haberler