HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Uyuşturucu alan örümcek ağını nasıl örer?

Uyuşturucu alan örümcek ağını nasıl örer?

Örümcekler ağlarını sabaha karşı 4’te örer. Ağ örmesini daha geç saate alarak gözlemleyebilmek için örümceğe alkol ve uyuşturucu verirseniz ne olur?


Örümcek en karmaşık ağını kafein etkisinde en güzeli ağını marihuana etkisinde ve en düzenli ağını ise LSD etkisinde örüyor. Örümcekler bilim adamları için çok zahmetli bir araştırma konusudur. Çünkü ağlarını sabaha karşı dörtte örerler. Tübingenli zoolog Hans Peters 1948 yılında bu durumu değiştirebilmek için eczacılık bölümündeki genç bir asistandan uyuşturucu maddelerin* örümceklere* ağlarını daha uygun bir saatte örmelerini sağlayıp sağlamayacağını sordu. Witt bunu ilk önce striknin* morfin ve dekstro -amfetaminle denedi. Bunları örümceklere yedirmek çok kolaydı. Şekerli suyla karıştırıldığında örümcekler her türlü zehri yiyorlardı. Fakat ne var ki ilaçlar işe yaramamıştı; hayvanlar yine bildiklerini okuyor ve ağlarını sabahın kör karanlığında örmeye devam ediyorlardı. Witt sonucu buna rağmen ilginç buldu. Örümceklerin uyuşturucu etkisinde ördükleri gibi ağları daha önce hiç görmemişti çünkü. Çok delikli sık dokulu grotesk veya bazen de son derece düzgün ağlardı bunlar. O halde örümcek ağı uyuşturucu ve ilaçların etkisini yansıtan bir gösterge olabilir miydi?


Witt örümcekleri Meskalin, LSD, kafein, psilosibin, luminal ve valium gibi eline geçen tüm ilaçlarla besledikten sonra 35x35cm’lik bir çerçeve içine ağlarını örmelerini sağladı. Witt ayrıca en küçük sistematik farklılıkların saptanmasına izin veren istatistik bir yöntem de geliştirdi. Ağ üzerindeki açıları ip uzunluğu ve alanları işaretledikten sonra ağ örme sıklığı* tuzak boyları ve ağ eksenleri arasındaki farkları bir tabelada topladıysa da örümcek ağının kimyasal maddeler için bir gösterge olarak kullanılması mümkün olmadı. Kristalografi için geliştirilen istatistik programlarla 1995 yılında Nasa bilim adamları (neden özellikle de Nasa’nın bu tür deneyler yaptığı bilinmiyor) en ayrıntılı sonuçları yayımladılar.


Örümcek ağının uyuşturucu göstergesi olarak kullanılması mümkün değil. En karmaşık ağ kafein etkisinde en güzeli marihuana ve en düzenlisi ki bunu Witt de keşfetmişti LSD etkisinde üretilmekte.


Araştırmacıların çalışmalarına göre, iPod ve iPhone gibi MP3 çalarların içlerinde ne kadar çok şarkı varsa, ağırlıkları da şarkı sayısına göre artıyor. Boş bir iPod ile dolu bir iPod arasındaki ağırlık farkı sadece 0.4 gram. Testlere göre boş 16GB iPhone 133.2 gram iken aynı modeldeki 3,500 şarkı içeren iPhone’un ağırlığı 133.6 gram.


Profesör Clarence Leuba kendi çocuklarını gözlemleyerek gıdıklandığımızda gülmenin doğuştan olup olmadığını öğrenmeye çalıştı. 1933’te ilk çocuğunu gıdıklarken yüzünü maske ile kapatarak yüz ifadesinin görünmesini engelledi. İlk çocuğuyla yaptığı deney bozulunca deneye ikinci çocuğuyla devam etti ve kızını gıdıklarken kendisinin o güne kadar hiç gülmemesine rağmen kızının güldüğünü gördü.


Evrim kuramının sahibi ünlü bilimci Darwin solucanlara flüt ve piyano çalarak işitme duyularını test etmek istemişti. Solucanlar müzik aletlerine tepki göstermeyince defterine not düşmüştü: ‘Solucanlar işitme duyusundan yoksun!’ Bazı deneylere incelenen hayvanların görüşüyle bakmak gerekir. Bir saksı toprak içinde kıvrılan solucan saksının kenarından yukarı baktığında ne görür? Mesela bilim tarihinin en önemli doğa bilimcilerinden biri olan Charles Darwin’nin şişirilmiş yanaklarla fagot çalışını. Şimdi solucanın şaşırdığını sananlar fena halde yanıyorlar. Çünkü Darwin solucana daha önceleri de flüt ve piyano çalmıştı’ Darwin evrim bilimini kurmakla kalmayıp kırk yılı aşkın bir süre de solucanların yaşamını araştırdı. Bilim adamanın en büyük amacı solucanların işitme yetisine sahip olup olmadıklarını öğrenmek idi. Solucanlar hiçbir müzik aletine tepki göstermeyip Darwin’in bağırışlarına da aldırış etmeyince bilim adamı 1881 yılında ‘Solucanların yetisi sayesinde ekim toprağı oluşumu’ adlı kitabına şu notu düşer: ‘Solucanlar işitme duyusundan yoksun.’


İnsanların köpeklerin bizleri anlayıp anlamadıkları hakkındaki düşüncelerini araştırmak adına Pongracz, Miklosi ve Csanyi, Macar köpek sahiplerine anket yaptılar. Köpek sahiplerine köpeklerinin en çok hangi tür seslenmeyi anladıklarını sorduklarında listenin başında köpeğe yöneltilen sorular, birşey yapması için verilen izinler ve bir konu hakkında bilgi verme geldi. Anketin ikinci kısmında ise köpeklerinin emirlere ne kadar uyduklarını sorduklarında cevaplar şu şekildeydi:

• Her türlü koşulda köpekler kendilerine verilen emirlerin yüzde 31’ine uyuyor.

• Köpekler şartlar doğru olduğu zaman, emirlerin yüzde 53’üne uyuyor.


1883’de gerçekleştirilen ip çekme deneyi ilginç bir sonuç verecekti: İpi çekenler ne kadar çoğalırsa her bir çekenin sarfettiği kuvvet de azalıyor ve 8 kişide yüzde 50’ye düşüyordu! Çok uzun bir süre öncesinden biliniyorduysa da tez bilimsel olarak ilk kez Fransız Agronom Max Ringelmann tarafından kanıtlanmıştı: İnsan tembel. Özellikle de fark edilmediğini sandığı zaman. Ringelmann’ın şık deneyi yirmi öğrenciye tek başlarına ve gruplar halinde beş metre uzunlukta bir ipi çekmelerini isterken ipin diğer ucuna bir dinamometre (kuvvetölçer) yerleştirmesine dayanır. Bu alet deneklerin harcadıkları kuvveti gösteriyordu. İpin ucundan iki kişi çektiğinde iki deneğin harcadıkları ortalama kuvvet tek başlarına harcadıklarının % 93’üne eşitti. Üç kişide bu oran % 85’e dört kişide % 77’ye düşüyordu. Ve tembellik halkası bu şekilde sekiz kişilik grupta herkes kendi kapasitesinin sadece yarısı kadar kuvvet harcayana dek devam ediyordu. Psikologlar bu etkiyi bugün Ringelmann etkisi olarak adlandırırlar.


Kadınların, erkek araştırmacıların art niyetle yaptıkları bir araştırma olduğuna inanacakları bir çalışma varsa eğer, o araştırma herhalde budur! Araştırmaya göre, cinsel ilişki sırasında kondom kullanımı, kadınlarda depresyonu tetikliyor. 1986 yılında Ney tarafından yapılan araştırmalara göre menide bulunan prostaglandin hormonunun depresyon tedavisinde yararlı olduğu bulundu. Bu araştırmadan esinlenen Gallup, Burch ve Platek , 2002 yılında yaptıkları çalışmada kadınlarda kondom kullanımı ve depresyon seviyesi arasındaki ilişkiyi inceledi. Araştırma şu sonuçları verdi:
Kondom dışında genellikle başka bir doğum kontrol yöntemine başvuran kadınlar, cinsel ilişki sırasında kondom kullananlardan daha az depresyona giriyorlar. Araştırma ayrıca İntihara teşebbüs sayısı ile kondom kullanımı arasında da doğru orantı olduğunu ortaya koydu. Yani daha az kondom kullanımı beraberinde daha az intihara teşebbüs getiriyor. Kondom kullanılmayan cinsel ilişkide, kadınlarda depresyon dereceleri son cinsel ilişkiden itibaren artıyor. Araştırmacılar çalışmalara devam ediyor. Bugüne kadarki verilerin cevaptan çok soru getirdiğinin farkında olan bilim adamları ellerindeki dataların yeni sonuçlar için birer başlangıç olduğunu itiraf ettiler.


İlk kez 1925 yılında orgazmda nabız ölçümü yapılmıştı. Göğsünde lastik bantlarla sevişen kadın 20 dakikada yaşadığı orgazmda nabzı 148,5 ile diğer eylemlere göre en tepeye vurmuştu. Amerikalı doktor Ernst P.Boas tarafından geliştirilen kardiyotakometre her kalp uzmanının düşü idi. Alet hareket halindeki kişinin kalp etkinliklerinin otomatik olarak kaydedilmesine izin veriyordu. Diğer tüm aletlerde insanlar hareketsizce yatmak zorundaydı. Boas ve meslektaşı Ernst F.Goldschmidt 51 erkek ve 52 kadının yaşamını ölçmeye koyuldular. Çalışmaları sırasında farklı eylemlerdeki en yüksek nabzı da kaydediyorlardı:

Yemek yemek (102)

telefonla görüşmek (106)

müzik dinlemek (107,5)

dans etmek (130,6)

sportif hareketler (142,6)


Fakat dakikada 148,5 nabızla orgazm birinci sırada yer alıyordu. Bu ölçümün ayrıntısı hakkında Boas ve Goldschmidt’in The Heart Rate adlı kitabında pek fazla bilgi verilmemekte. Araştırmacılar ‘Bir çiftin kalp atışını cinsel ilişki sırasında ölçme şansına kavuştuk’ diyerek doğrudan doğruya sonuçlara geçtikleri gibi kalp diyagramının son derece ilginç bir özelliğini sanki çok normal bir olay gibi ele alıyorlar: ‘Kadının kalp diyagramında dört sivri uç görülüyor. Her uç bir orgazma eşit.’ Kadın o gece 23.25 ve 23.45 arasında dört kez orgazm yaşamıştı! Üstelik de göğsünde rahatsız edici lastik bantlarla tutturulmuş elektrotlara rağmen. Elektrotlar 30m’lik bir kabloyla ölçüm aletine bağlıydı. Dört sivri uç ilk kez 1933 yılında Human Sex Anatomy kitabında seks araştırmacısı Robert Latou Dickinson tarafından mercek altına alınır. Ancak uzman bunu ‘usta bir teknikle’ 25 dakika kadının içinde kalarak ‘onu mutlu’ etme yetisine sahip adama mal edecekti.


Bilim adamları uydulardan yararlanarak Londralı taksi şoförlerinin beyinlerinde yön bulma sistemini araştırdı ve ilginç bulgulara rastladı. Taksi şoförlerinin beyinleri incelendikten sonra hipokampuslarının diğer insanlara oranla daha büyük olduğu keşfedildi. Hipokampuslar beyindeki ana merkzlerden birisidir. Hafıza ve bilgi depolamadan sorumludur. Kuşlarda ve hayvanlarda da olup yön bulmaya yardım eder. Araştırma, taksi şoförlerinin mesleklerini yaptıkça hipokampuslarının farkedilir bir oranda büyüdüğünü gösterdi.

Mynet Youtube


En Çok Aranan Haberler