Domuz yine domuzluğunu yaptı, dünyayı bir de grip krize soktu. Ama merak etmeyin sonunda bu hastalık da tıp tarihinin sayfaları arasına gömülecek Ama insan yine de kendisi ve sevdikleri için endişe etmeden duramıyor.
Peki biz domuz gribinden ne kadar korkmalıyız? Gelin birlikte bunun cevabını arayalım. Dr. Eren Eroğlu, Mynet okurları için yazdı.
Başlığı okuyan çoğu kişinin aklına, domuz eti yemeyen bir toplumda acaba domuz gribi görülebilir mi?diye gelebilir; fakat işler ne yazık ki öyle değil. Domuz gribinin domuz eti yemekle bir ilişkisi yok 27 Nisan'da Dünya Sağlık Örgütü başkanı Dr. Margaret Chan'ın açıkladığı gibi, salgın evre 4'e geçmiş bulunuyor. Yani hastalık artık insandan insana bulaşıyor ve küçük çaplı salgınlara yol açabiliyor; fakat hala bir dünya salgınının önünü almak mümkün görünüyor.
Dinsel kuralların bu hastalık için bize sağladığı ek bir fayda yok ama ben yine de ülkemizin diğer birçok ülkeye göre büyük bir salgın karşısında daha hazırlıklı ve avantajlı olduğunu düşünüyorum. Biliyorsunuz, bizim bir de geçmiş yıllardan gelen bir kuş gribi tecrübemiz var. Son birkaç senedir yaşadığımız tehditler nedeniyle konuyla ilgili doktorlar ve sağlık çalışanları önemli tecrübeler kazandılar; Artık ortaya çıkacak böyle bir salgının tıbbi önlemleri olarak nelerin yapılması gerektiğini iyi biliyorlar.
Türkiye'de, çoğu ülkede bulunmayan miktarda grip için kullanılan antiviral ilaçlar stoklanmış durumda. Bu ilaçların son domuz gribinde etkili olduğu biliniyor ve gerektiğinde hayat bile kurtarıyor.
Bir diğer önemli konu da hastalığın Türkiye'nin ücra bir köşesinde başlayıp etrafa yayıldıktan haftalar sonra fark edilmesi gibi bir riskinin olmaması. Virüsün ülkemize nerelerden girebileceği ve kimler tarafından taşınabileceği biliniyor. Havaalanlarında, sınır kapılarında ve limanlarda yapılan kontrollerde hastalık taşıyanlar tespit edilmeye çalışılıyor ve risk altında olanlara o anda bir bulguları yoksa bile, daha sonra ortaya çıkabilecek şüpheli belirtiler hakkında bilgi veriliyor.
Hastalığın ortaya çıktığı mevsim ve kıta da bizim için önemli. Her ne kadar dünya üzerinde seyahat günümüzde çok hızlı ve yoğunsa da ilk vakaların dünyanın tam diğer ucunda ortaya çıkmış olması, sınır komşumuzda patlak vermesine oranla büyük avantaj. Ülkemizin ABD'nin yerinde olduğunu düşünsenize; hastalıktan kaçanlar ya da başka yüzlerce nedenle yasal ya da yasadışı yollarla sınırı geçenler, hastalığın kontrol altında tutulmasını oldukça güçleştirecekti. Şimdi ise kimin nereden gireceği belli ve hastalığı bir yangına benzetecek olursak kıvılcımların değil de alevlerin sınırlarımıza dayanması için önümüzde belirli bir zaman var.
Zaman mevsim açısından da çok önemli. Çünkü yavaş yavaş yaz gelmekte. Hepimizin iyi bildiği gibi grip virüsü soğuk havaları seviyor. Çok büyük ihtimalle domuz gribi de mevsimsel grip gibi sıcak havalarda hastalık yapma yeteneğini büyük oranda kaybedecek ve kuzey yarım kürede uykuya yatacak, fakat etkinliğini güney yarım kürede sürdürecek. Çünkü biz yaza girerken güney yarım küre kışa hazırlanıyor ve Meksika ile ABD'den sonra en çok vakanın Yeni Zelanda'da görülmesinin sebebi belki de bu mevsimsel geçiş.
Zaman bir de aşı için çok önemli. Domuz gribine etkili aşının geliştirilip ticari olarak hazır hale gelebilmesi için daha birkaç aylık süreye ihtiyaç var ve bize gerekli olan zamanı hastalığın merkezi ile olan uzaklığımızla yaz mevsimi verecek gibi görünüyor.
Aslına bakacak olursanız, domuz gribi aşı açısından kuş gribine göre daha şanslı. Çünkü neredeyse insandan insana bulaşan hastalık virüsü, son şeklini aldı. Bu nedenle aşının kullanıma girmesi zaman meselesi. Fakat kuş gribi öyle değil. Virüs hala kararsız halini korumakta ve aşı üretme çalışmalarını sekteye uğratmakta.
Aman bu yazılanları okuduktan sonra ‘Ne iyi, grip bizi teğet geçecekmiş' diye kollarımızı bağlayıp oturmayalım. Hastalık görülmeye başlarsa kişisel korunma kurallarını doğru uygulamak, kendimizle birlikte çevremizi de koruyacaktır. En azından doğru el yıkamayı bilmek bile virüsün etrafa yayılmasını durdurmakta çok önemli!
Bir de oseltamivir ve zanamivir adlı grip virüsünü öldüren ilaçların kullanımına dair uyarıda bulunmak istiyorum. Bunlar aşı ile birlikte elimizdeki yegane gerçek silahlar; olur olmaz kullanılır ise mikrop bunlara direnç kazanabiliyor ve gerektiğinde yeterli etkisi olmuyor. Ben bile bazılarının burunları akıyor diye bu ilaçları kullandığını gördüm. Konuyu bilen bir hekimin tavsiyeleri burada büyük önem taşıyor.
Tüm dünyayı saracağından korkulan bir hastalık için ülkesel boyutta böylesi hesaplar yapmak ne derece doğru bilinmez ve maalesef doğanın sürprizlerini tahmin etmek mümkün değil. Baksanıza biz salgını Çin'den bekliyorduk, o Meksika'dan çıktı. Ama insan yine de doğayla başa çıkmaya çalışmaktan geri duramıyor. Sağlıkla kalın.
eroglu.eren@mynet.com