LONDRA (İHA) - Amerika Birleşik Devletleri'nde, John Kerry'nin başkan adaylığını teyit edecek Demokrat Parti kongresi yine basında geniş yer işgal ediyor. Daily Telegraph başyazısında, "Liderleri ciddileşirse Demokratlar kazanabilir" diyor. Irak'ta işler kötüye gitse de, Bush halkın güvenini kaybetse de, Demokrat aday John Kerry, yazıya göre, Beyaz Saray'ı işgal edecek ciddi bir lider olarak sunamadı kendini. Senatör olarak yıllardır liberal yönü ağır basan bir çizgi sürdüren Kerry hakkında Telegraph şunları yazıyor:
"Kerry'nin asıl sorunu, Washington'daki güç odaklarının içinden geliyor olması değil, Georgetown'da büyük bir eve, fazlasıyla zengin bir eşe sahip olması da değil. Gerçek dünyaya fazla uzak görünüyor. Garip bir hali var. Basit sorulara uzun ve sıkıcı cevaplar veriyor. Önce Irak savaşını destekledi, sonra Demokrat Parti'nin adayı olmak yarışa girdiği savaş karşıtı Howard Dean'i yenebilmek için Washington'un Irak için harcayacağı milyarlarca dolarlık bütçeye hayır oyu verdi. Bu yüzden inanılırlığını kaybetti. Ucuz fırsatçılıkla suçlandı, haklı olarak."
Kasımdaki başkanlık seçimlerinde seçmeni ikna çabasının iç meselelerden ziyade terörizm dolayısıyla güvenlik ve uluslararası ilişkilerde odaklanacağını belirten Telegraph şöyle devam ediyor: "Bu Bush'a uyar, ülke sorunlarına dair seçkin bir icraatı yok, ama Demokratların galibiyeti de gözardı edilemez bu açıdan." Ama bunun için John Kerry'nin uluslararası krizleri çözebilecek yeterliliğe sahip olduğunu Amerikan halkına göstermesi gerektiğini, aksi takdirde kasımda kazanamayacağını belirtiyor. Guardian'da Simon Tisdall imzalı yazıda, "Kerry kazanınca dünya değişecek sananlar ağır hayalkırıklığına uğrayacak" deniyor.
"KERRY'LE DÜNYA DEĞİŞMEYECEK" Bush döneminde dünyada Amerikan aleyhtarlığının keskin biçimde arttığını belirten yazar, Guantanamo ve Irak'taki insan hakları ihlalleri yüzünden, ahlaki açıdan Amerika'nın geleneksel itibarının da darbe aldığını vurguluyor. Bu hasarı onarmak için Kerry'nin asli mesajının dünya ile temas, diyalog ve işbirliğini artırmak üzerinde odaklandığı belirtiliyor. Yazıya göre, Savunma Bakanı Donald Rumsfeld'in "arzu edenler koalisyonu" dediği, günübirlik, geçici ortaklıklar yerine Kerry, geniş kapsamlı, kalıcı ittifaklar arayacak. Guardian yazarı, Kerry'nin seçildikten itibaren ilk 100 günde neler yapacağını vaat ettiğini belirtiyor. Uluslararası ilişkiler açısından bunlar şöyle sıralanıyor:
"Çok tepki gösterilen Birleşmiş Milletler'i ziyaret ederek Amerika Birleşik Devletleri'nin bağlılığını yeniden teyit edecek, teröre karşı açılan savaşı, küresel biçimde uzlaşılan yöntemlerle uygulayacak, İsrail-Filistin anlaşmazlığı için üst düzey bir arabulucu tayin edecek, ki Bill Clinton'ın ismi geçiyor."
John Kerry'nin Bush'tan farkının sadece yaklaşım farklılığından ibaret olduğunu belirten Guardian yazarı, Amerika'nın yeni bir askeri müdahalesinin yine söz konusu olabileceğini vurguluyor. Kerry başkan olursa, Amerika'nın El Kaide ile, dolayısıyla Müslüman dünyayla cepheleşmesinde değişiklik olmayacağını kaydeden yazar, küresel yoksulluğu azaltma konusunda Birleşmiş Milletler'in koyduğu milenyum hedeflerine erişmek için ikna edici bir mesajı da olmadığını yazdı. Guardian yazarı, sadece tarz ve yöntem değişikliği getirecek Kerry'nin, başkan olursa devrim getireceğini tahmin etmiyor.
Independent'ın başyazısına ise, "Kasımda kim kazanırsa kazansın, Blair kaybedecek" başlığı altında özetle şu ifadeler var:
"Kendisini ve İşçi Partisi hükümetini George Bush ve ekibine bu kadar yakınlaştıran Tony Blair, kendi kurduğu açmazın içinde. Hangi aday kazanırsa kazansın, Blair kaybedecek. Bush yeniden seçilirse, bu garip ittifakı sürdürmek durumunda kalacak, ki İngiltere'deki seçmenlerin hoşuna gitmeyen bir yol bu. John Kerry kazanırsa, kendi felsefesi ve önceliklerine daha yakın bir Amerika Başkanı ile yüz yüze gelecek ama şimdiye kadar hiç alenen destek beyan etmediği için, mesafeli kalıyor."
Independent, Blair'in, kendi milletvekillerinin, Amerika'da aynı görüşleri paylaştıkları Demokrat Parti'yle temas etmelerini engellemesini eleştiriyor.
SUDAN'A MÜDAHALE Guardian, Sudan'ın batısındaki Darfur bölgesinde, çobanlarla çiftçiler arasındaki kavgayla başlayan iç savaşın yol açtığı insani krize başyazısında değiniyor. Avrupa ve Amerika'nın Sudan hükümetini ambargoyla tehdit ettiğini, Cancavid milislerinin yerli halka saldırıları durdurmaları için otuz gün süre tanıdığını hatırlatıyor. Ama bu yönteme kuşkuyla yaklaşıyor. Gazeteye göre, şimdiden otuz bin kişinin hayatına mal olan saldırıların yanı sıra, bir milyondan fazla mültecinin gıdasız kalması, bu sürede çok daha fazla can kaybına yol açabilir. Zaten Darfur'daki, tarihi kökeni olan anlaşmazlığın böyle kolayca çözüleceğini de kimsenin beklemediğini belirtiyor. Birleşmiş Milletler duruma müdahale etmeyecekse, 53 devletin üye olduğu Afrika Birliği'nin yapacağı müdahaleyi finanse etmesi gerektiğini savunuyor.
ZARARI AZALTILMIŞ SİGARA "Sağlığa daha az zararlı sigarayı keşfedip piyasaya süren firmaları, 20 milyar dolarlık ciro bekliyor" Financial Times, J.P. Morgan adlı yatırım bankasının araştırmasını sayfalarına taşıdı. Amerika Birleşik Devletleri'nde halihazırda sigaradan elde edilen toplam satışlar 50 milyar dolar. Ama firmalar, tütün bitkisinin genetik özelliğini değiştirmekten, özel filtreler ve dumanı daha az zehir içeren sigara tasarımlarına dek birçok seçeneği deniyor. Habere göre, sigara içip hasta olanların veya sigaradan ölenlerin yakınlarının açtığı davalardan bıkan sigara şirketleri, araştırma geliştirmeye ağırlık veriyor. Bunların başında da Marlboro'yu üreten Amerikan devi Philip Morris ile kısaca BAT diye anılan British American Tobacco geliyor. Bu konuda en verimli olacağı düşünülen Amerikan pazarında Philip Morris'in bu tarzdaki yeni ürününü yıl sonuna kadar piyasaya süreceği tahmin ediliyor, Financial Times'ın haberine göre, şimdiye kadar bu tür girişimlerin, tüketicinin ilgi göstermemesi yüzünden başarılı olmadığı vurgulanıyor.