İstanbul’dan küçük oğlu Mikail Kırbayır eşliğinde ambulansla Ankara’ya gelen Berfo Ana, isminin daha önce kayıtlara geçirilmemesi nedeniyle duruşma salonuna alınmadı. Berfo Ana, “Kenan Evren anaların çocuklarını aldı. Ona ‘Utan. Bu kadar insana nasıl kıydın’ demeye geldim. Oğlumun tabutunu istiyorum. Affetmeyeceğim seni Kenan Evren, sürüneceksin” dedi.
Oğlumu şahitsiz, ispatsız astılar
12 Eylül döneminde Manisa’daki bir davanın ardından idam cezasına çarptırılan Halil Esendağ’ın annesi Mürvet Esendağ, “Benim çocuğum askere silah, polise taş atmadı. İdamla yargılandı. Şahitsiz, ispatsız hücrede yatırdılar. Bizimle görüştürmediler. Benim çocuğum ispatsız, şahitsiz idam edildi. Bunu yapanları Allah’a havale ediyorum” diye konuştu.
Kafese koyun getirin
SANIK AVUKATI: 1982 Anayasası’nın hâlâ yürürlükte tutulan maddeleri, iddia makamını ve mahkemenizi bağlar. Yüksek mahkemenizin hukuken yok olan böyle bir davaya bakma yetkisi yoktur. Mahkeme işlemi, erksizlik nedeniyle yok hükmündedir.
MÜDAHİL AVUKATI: Sanki burada 1982 Anayasası’nı yargılıyoruz. Senin müvekkilin Evren, Hüsnü Mübarek’ten daha az diktatör değildi. Ya Pinochet gibi tekerlekli sandalyeyle ya da Mübarek gibi kafeste gelecek. Yüz yüze olmadan duruşmayı yapamayız.
12 Eylül darbesinin 32 yıl sonra yargılandığı davanın Ankara 12’nci Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki dünkü tarihi duruşmasında sanık sandalyeleri boş kaldı. Ankara GATA’da tedavi gören dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ile İstanbul GATA’da tedavisi süren Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya duruşmaya gelmedi. Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ilk duruşması başlayan 12 Eylül Davası ile ilgili, mahkemenin 3 gün boyunca saat 19.00’a kadar devam etmesine karar verildi.
Davanın 2 sanığının katılmadığı 147 kişilik salon tıklım tıklım doldu. Duruşma salonuna iddianamede ismi geçenler, müştekiler, izleyiciler, basın mensupları ve taraf avukatları listeden isimleri kontrol edilerek alındı. Duruşmaya 60 müdahil, 3 sanık avukatı katıldı. Mahkeme başkanının ayakta kalanlara, “Söylemeye utanıyorum ama sanık sandalyelerine oturabilirsiniz, bazen avukatlardan böyle talepler geliyor” dedi. Ancak müdahil olmak isteyen avukatlar, “Biz de utanıyoruz” deyince, sanık sandalyeleri boş kaldı. Yargılamayı yapan heyet Başkan Süleyman İnce, üyeler Gürcan Acar, Muhammet Alabaş ve Savcı Kemal Çetin’den oluştu. Avukatların itirazı üzerine Ali Ertan da yedek üye olarak kürsüye çıktı. Duruşmaya Başbakanlık adına Başbakanlık Hukuk Hizmetleri Başkanı Sami Arslan Aşkın katıldı. Davaya müdahil olarak katılmak isteyenler ile mahkeme görevlileri arasında duruşma salonunun girişinde kısa süreli tartışma çıktı. BDP Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, mahkeme Başkanı’yla tartıştı.
Yok hükmündesiniz
Müdahil ve müdahil avukatlarının kimlik tespitlerinin ardından Başkan İnce, iddianamenin kabulü kararını okumak istedi. Sanık avukatı Bülent Acar, bu aşamadan önce davanın reddi taleplerinin karara bağlanmasını talep etti. Acar, “1982 Anayasası’nın hâlâ yürürlükte tutulan maddeleri, sayın iddia makamını ve mahkemenizi bağlar. Yüksek mahkemenizin hukuken yok olan böyle bir davaya bakma yetkisi yoktur. Her türlü mahkeme işlemi, erksizlik nedeniyle yok hükmündedir” diyerek davanın reddedilmesini istedi. Acar, usul gereği sanıklar gelmeden yargılama yapılamayacağını da savundu. Acar’ın sözleri tartışma yarattı. Bazı avukatlar, “Burada 12 Eylül anayasasını değil darbecileri yargılıyoruz. Esas olan yüzyüze yargılamadır. O zaman müvekkilini buraya getirsin” diye tepki gösterdiler. Acar, “Sayın Başkan düzeni sağlayamayacaksanız ben savunma yapmayacağım” dedi. Müdahillik talebinde bulunan avukat Fikret Babaoğlu ise iddianamenin hukuki perspektifinin doğru olduğunu belirterek, “Sanki burada 1982 Anayasası’nı yargılıyoruz. Darbeciler, yargılamaya gitmek yerine hastanede kuyruk olmayı huy edindiler. Senin müvekkilin Evren, Hüsnü Mübarek’ten daha az diktatör değildi. Ya Pinochet gibi tekerlekli sandalyeyle ya da Mübarek gibi kafeste gelecek. Yüz yüze olmadan duruşmayı yapamayız” dedi. Müdahillik dilekçesi veren diğer avukatlar da darbe suçunun, işkence ve tutuklamaların insanlığa karşı suç olduğunu ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ışığında yargılama yapılması gerektiğini savundular.
İddianame okunmadı
Ankara Adli Tıp Kurumu ise duruşma sırasında zarfla sanıkların sağlık durumlarını içeren raporu veremeyeceğine ilişkin rapor gönderdi. Raporda, değerlendirmenin Ankara Grup Başkanlığı’nda yapılamayacağı için raporun İstanbul Adli Tıp Kurumu’nca verilebileceği bildirildi. Bu duruma müdahil olmak isteyen avukatlar “Ergenekon, Balyoz davalarında gördük, darbeciler yargılanmaktan kaçıp hastane kuyruğuna giriyor. Bu davada GATAkulli olmasın” diyerek tepki gösterdiler. Mahkeme heyeti davanın düşürülmesi talebi oybirliğiyle reddetti. Ancak heyet, “yüzüne okunması kuralı” nedeniyle sanıklar olmadığı için bu duruşmada iddianamenin okunmasından vazgeçti. Heyet, daha sonra müdahillik taleplerini aldı. Avukatlar duruşmanın teknik araçlarla kayda alınmasını talep ettiler. Mahkeme başkanı böyle bir imkanları bulunmadığını bildirdi. Başkan İnce, duruşmanın kayda alınabileceği daha büyük bir salon olup olmadığına ilişkin yazdıkları yazıya Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan yanıt gelmediğini söyledi.