Başbakan Erdoğan, dün Yıldız Teknik Üniversitesi’nin açılışında üniversitelilere ‘hayat dersi’ verdi, örnek olarak da Yahudileri gösterdi: Yaptıkları icatlar sayesinde oturdukları yerden para basarlar. Mülk sahibi olmazlar, en iyi yerlerde kiracı olurlar. Ama biz neyimiz var, neyimiz yok, eve yatırırız...
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dün, Yıldız Teknik Üniversitesi 2009-20010 akademik yılı açılış törenine katıldı. Erdoğan, konuşmasında “Oralara hiç üniversite gitmez” diye düşünülen illerde dahil Türkiye’nin 81 iline üniversite kurduklarını hatırlattı ve şöyle devam etti:
VARIM DEDİ: Bize dediler ki ’Her ile neden üniversite? Her ile üniversite açarsanız öğretim üyesini nereden bulacaksınız?’ Bu üniversiteler açılmadan önce bile bazı üniversitelerde derse giren lise hocaları olduğunu bilen birisiyim. Liseden bir öğretmen meslek yüksek okulunda derse giriyor. Oxford’dan Hakkari’ye gelen bir akademisyen, ’Ben burada varım ve burayı er geç dünya ile rekabet eder hale getireceğim’ dedi. kimsenin aklından böyle bir şey geçmezdi. Bu feda-i can etmektir.
İSTANBUL’U TANIMIYORLAR: Artık Hakkari’nin evladı da kendi ilinde okuyacak. Böylece bu ülke kalkınacak, göç ciddi oranda duracak. Orada renkler bir araya gelecek. Orada düşünceler birbiriyle bütünleşecek ve orada insanlarımız birbirlerini daha yakından tanıyacak. ben öyle gençler biliyorum ki İstanbul’u tanımıyor. İstanbullu gençler de Hakkari’yi, Muş’u görmemiş. Orada yaşam koşulları nedir, haberi yok. Bu vesileyle öğrenciler bir araya gelecek, o zaman ülkenin sıkıntıları asgariye inecek. Milletin birbirine bakışı çok daha farklı hale gelecek.
CİDDİ KEŞİFLERİ VAR: Ben ekonomi tahsili gördüm. eskiden para ve finans yönetimi diye bir şey yoktu. Muhasebe vardı. Sadece muhasebeyle bu iş yürümez. İstediğiniz kadar muhasebede başarılı olun. O kurumu başarılı kılamazsınız. Başarı, paranın ve finansın yönetiminde. Bunu ben toprağı bol olsun Üzeyr Garih’ten de dinledim. Bir gün belediye başkanıyım, ziyaretime gelmişti, ve demişti ki; ’çok mağdur kaldık. şöyle oldu, böyle oldu tarih boyunca. Çalıştık, çalıştık iki şeye karar verdik. İki şeyi başarmamız lazım. Bir, bilgiyi iyi yöneteceğiz, iyi bilim adamları yetiştireceğiz, iki, parayı iyi yöneteceğiz.’ Hakikaten bakıyorsunuz bilgide Yahudi ve Musevilerin çok ciddi keşifleri var. Bu icatları sebebiyle oturdukları yerden para basıyorlar. Telefonun geçmişine baktığımızda orada onu görüyorsunuz. Ampülde, enerjide onu görüyorsunuz. Onlar, durdukları yerde hala bunun rantını almaya devam ediyor. Aynı şekilde iletişimde bunu başarmış. Hala rantını almaya devam ediyor. Parayı da tabii iyi yönetiyor. İstanbul’daki Yahudi vatandaşları şöyle bir inceleyin. Ben belediye başkanlığım döneminde inceledim. Çoğu mülk sahibi olmazlar. En iyi yerlerde kiracı olurlar. Niye? Mülk sahibi olduğu zaman o para kayıptır. Ama parayı çalıştırdığı zaman en güzel yeri de kiralar, orada oturur. Kirasını öder. Ama para devamlı üretmeye devam eder. Onun hesabını da gayet iyi yapar. Ama bizler de yeri bulduğumuz zaman neyimiz var neyimiz yok oraya veririz. Ticari hayatının içinde de hiç yer almayız. Bunların üzerinde ciddi manada durmak, iyi değerlendirmek ve gelecek nesillere bu sinyalleri bu kılavuzluğu, rehberliği hep birlikte yapmamız lazım.
ANNE-BABA TAKİP EDECEK: Başbakan daha sonra İstanbul Sütlüce Kongre Merkezi’nde gerçekleşen, 2009-2010 eğitim-öğretim yılında İstanbul’da faaliyete geçen okulların toplu açılış töreninde konuştu. Erdoğan şöyle dedi: “Tüm çocuklarımıza aynı dikkat, aynı incelik ve aynı titizlikle yaklaşmak, onları her alanda yetiştirmek, bir yandan bilgiyle donatırken bir yandan da yüksek seciyeli birer vatandaş olarak geleceğe hazırlamak zorundayız. Çocuk evden çıktığında her şey bitmiyor. Eğitim 24 saatin tamamını kuşatan, hayatın tamamını kapsayan bir süreçtir. Anneye sesleniyorum, babaya sesleniyorum, benim kızımın arkadaşı kim, oğlumun arkadaşı kim, arkadaşları kim, kimlerle takılıyor, kimlerle geziyor, kimlerle tozuyor? Anne baba bunu takip edecek. Eğer etmezse bedeli ağır olabilir, faturası ağır olabilir.”
‘OFİSE İHTİYACIMIZ YOK’
Erdoğan, Yıldız Teknik Üniversitesi’nde Başbakanlık için bir yer oluşturulacağı yönünde haberlere şöyle yanıt verdi: “Dolmabahçe Sarayı’nın uzantısı olan eski Beşiktaş Kaymakamlığının olduğu Müsaheban Köşkü denilen yeri TBMM bize tahsis etti. Biz de bu harap, yıkılmış yerin restorasyonunu yaptık. İstanbul’da bizim şu anda yeni bir ofise falan ihtiyacımız yok. İlmin olduğu yerde bizim hiç ’oradan kalk, bilim tahsil edenleri çıkar, gel yerleş’ diye bir derdimiz yok, olamaz.