Libya'da hayatını kaybeden MİT personelinin haberleştirilmesine ilişkin davada karar çıktı.
Davada, Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan, Odatv Sorumlu Haber Müdürü Barış Terkoğlu, Odatv muhabiri Hülya Kılınç, Yeniçağ yazarı Murat Ağırel, Yeni Yaşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Ferhat Çelik ile Yeni Yaşam Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Aydın Keser, "Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri açıklama" suçlamasından beraat etti.
'Haberin Var Mı?' insiyatifinin duruşma salonundan aktardığı bilgilere göre, "istihbarat faaliyeti ile ilgili bilgi ve belgeleri ifşa etmek" suçundan ise Ağırel, Keser ve Çelik 4 yıl 8 ay, Pehlivan ve Kılınç 3 yıl 9 ay hapis cezasına mahkum edildi.
Terkoğlu ve Ekinci tüm suçlamalardan beraat etti.
Tutuklu yargılanan gazeteciler Pehlivan, Ağırel ve Kılınç'ın tahliyesine karar verildi.
6 gazeteci, MİT personelinin Libya'da hayatını kaybetmesine ilişkin haberleri ve tweet'leri nedeniyle 19 yıla kadar hapis cezasıyla yargılanıyordu.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede sanık gazeteciler, "Milli İstihbarat Teşkilatı mensuplarının ve ailelerinin kimlik, görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgileri yayımlamak, yaymak ve açıklamak" ile suçlanıyorlardı.
50 sayfalık iddianamede "ifşanın", "bir plan dahilinde, sistematik ve koordineli biçimde" yapıldığı kaydediliyordu.
Cumhuriyet Savcısı İlkay Özcan dün açıkladığı mütalaasında sanıkların, "2937 Sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu'nun 27/3. Fıkrasında tanımlanan suç ile "TCK'nın 329'uncu maddesinde tanımlanan 'Devletin Güvenliğine ve Siyasal Yararlarına İlişkin Bilgileri Açıklama' suçunu" işlediklerini belirterek cezalandırılmalarını istemişti.
Savunma avukatları ise, sanıkların iki ayrı suçtan ceza almalarının hukuken mümkün olmadığını ve bununla daha ağır ceza almalarının amaçlandığını savunmuştu.
Çağlayan'daki İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi'nde ikinci duruşması görülen davada sanıklar bugün esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma yaptılar.
Davada toplam 8 gazeteci yargılanıyordu.
Odatv'de yayımlanan, "Sessiz, sedasız ve törensiz defnedilen Libya şehidi MİT mensubunun cenaze görüntülerine Odatv ulaştı" başlıklı haberin ardından Pehlivan, Terkoğlu ve haberde imzası bulunan muhabir Hülya Kılınç hakkında soruşturma başlatılmıştı. Terkoğlu ilk duruşmada tahliye edilmişti. Pehlivan ve Kılınç ise tutuklu yargılanıyordu.
İddianamede, haberde "MİT mensuplarının ifşa edildiği" suçlamasının yanı sıra MİT mensubunun cenaze törenine ilişkin fotoğrafın "gizlice çekildiği" suçlaması yer alıyordu.
Gazeteciler bugünkü savunmalarında beraatlerini talep etmişlerdi.
'Haberin Var Mı?' insiyatifinin duruşma salonundan aktardığı bilgilere göre Barış Pehlivan savunmasında, "MİT mensubuna dair fotoğraflar ve bilgilerin Odatv'den çok önce açıklanmasına rağmen Odatv'nin haberinde MİT mensubunun ve ailesinin kimliğine ilişkin bilgi verilmediğini" söyledi:
"Biz hem şehidin ailesini hem de MİT Kanunu'nu düşünerek ekstra bir hassasiyet gösterdik. Daha önce ifşa olmasına rağmen, şehidin soy ismini, ailesinin isimleri ile soy isimlerini, cenazenin kaldırıldığı köyün adını yayınlamadık.
"İddia makamı da bu yadsınamaz gerçeğin farkında olarak, bizi asıl şehit cenazesinden bir kareyle suçladı.
"Ve biz, ilgili bir adet fotoğrafta MİT mensubu olduğu iddiasını ilk kez iddianameden öğrendik. Yani ifşayı savcılar yaptı. Ki Odatv'nin haberinde; o fotoğrafta kaymakam, siyasi parti temsilcileri ve vatandaşların olduğu yazıyordu."
Haberde imzası bulunan muhabir Kılınç da savunmasında "Deşifre amacım olsaydı başka bir haber hazırlardım. Ben yalnızca gazetecilik yapmak için haberi hazırladım" dedi.
Muhabir Kılınç'la cenaze töreninin fotoğraflarını paylaşan, Akhisar Belediyesi basın görevlisi Eren Ekinci SEGBİS ile katıldığı duruşmada, "Mesleğim gereği Hülya Kılınç'ın istediği fotoğrafı yolladım. Kullandığım fotoğraf makinesini gizli olarak kullanmadım, herkesin önünde çektim. Gittiğimiz cenazenin TSK personeli olduğu bilgisi verildi bize. Hülya Hanım tutuklandıktan sonra MİT personeli olduğunu öğrendim. Kasıtlı olarak yaptığım bir şey yoktur" dedi.
Barış Terkoğlu ise savunmasında, Odatv'nin gazetecilik faaliyetlerine değindi ve Uşşaki Cemaati şeyhi Fatih Nurullah'ın 12 yaşındaki çocuğu istismar ettiğini ortaya çıkaran Odatv haberini örnek gösterdi:
"Mutlaka okumuşsunuzdur. Yıllardır devlet protokolünde gördüğümüz, önemli kişilerin önünde eğildiği, elini öptüğü bir tarikat şeyhi 12 yaşında bir çocuğu istismar etmişti. Günlerce olayın izini sürdük. Şeyh öyle güçlüydü ki insanlar yaşadıklarını anlatmaya çekiniyordu.
"Tarikat şeyhinin istismarını itiraf ettiği telefon konuşmalarını yayınladık. İstismar ettiği çocuğun babasına 'Odatv yazar mahvolurum' diye korkusunu anlatıyordu.
"Sayın Hakimler; yıllardır halkımızın dini duygularını sömüren, insanları dini kullanarak peşinden sürükleyen bir şeyh büyük bir günah işliyor. Fakat Tanrı'dan korkmuyor. Yıllardır kamu görevlilerinin en yakınında olan bir şarlatan büyük bir suç işliyor. Fakat yargıdan korkmuyor.
"Buna karşın her türlü hakareti ettiği Odatv'den korkuyor. Ben huzurluyum. 'Çok şükür' diye iç geçiriyorum. 'Gazetecilik budur' diyorum."
Bir diğer tutuklu yargılanan isim ise iddianamede, Libya'da hayatını kaybeden kişilerin MİT mensubu olduklarını "sosyal medyada ifşa eden ilk kişi" olmakla suçlanan Murat Ağırel.
Ağırel yaptığı savunmada, "Hakkımdaki suçlama bütünüyle yanlış, delilsiz, mesnetsiz bir suçlama ve niyettir" dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
"Savunmamda mesleğimin gazetecilik olduğunu, mesleğimi toplumsal adalet için kullandığımı, birileri gibi gizli ajandalarla hareket etmediğimi, hatta bu mesleği toplumun sesi olmak için seçtiğimi size anlatmaya çalıştım. Benim arkamda herhangi bir güç yoktur. Söz konusu tweet'i bana attıran veya attırabilecek kimse de yoktur. O tweet'i bana attıran duygu, bu vatana olan sevgimdir."
İddianamede "MİT mensuplarının kimlik bilgilerinin, fotoğraflarının, görev ve konumlarıyla birlikte ilk defa yazılı basında yayınlamakla" suçlanan Mehmet Ferhat Çelik ile Aydın Keser de ilk duruşmada tahliye edilerek tutuksuz yargılanan gazeteciler arasında.
Keser, Covid-19 testinin pozitif çıkan biriyle temasta olmasını nedeniyle karantinada olduğu için duruşmaya katılamadı.
Çelik ise savunmasında Yeni Yaşam gazetesinin haberi başka internet sitelerinden derlediğini, içinde yer alan bilgilerin daha önce kamuoyuna açıklandığını, haberde yaşamını yitirenlerin MİT mensubu olduklarının belirtilmediğini söyledi.
Çelik, "MİT Kanunu'nda buna dair çok açık bir tanımlama var. Kanun diyor ki; Bir MİT personelinin kimlik bilgilerinin veya fotoğrafının bu niteliğini bilmeksizin veya eylemlerine yansıtmaksızın yayımlanması, yayılması veya açıklanması suç oluşturmayacaktır" dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
"Evet gazeteci olmak insana bir dokunulmazlık zırhı giydirmez. Ancak bizim gazetemizde yer alan haber, tüm unsurlarıyla bir gazetecilik faaliyetidir. Bu kadar 'büyük bir suç' işleyeceğiz ve MİT, Emniyet iki hafta sonra farkına varıp hakkımızda suç duyurusunda bulunacak."
"Bir avuç muhalif medyanın davalar, kapatma veya para cezaları gibi aygıtlarla susturulmak istendiğini" söyleyen Çelik savunmasını şöyle bitirdi:
"İki satır haber üzerinden 19 yıla kadar hapsimiz isteniyor. Bu bile başlı başına içine düştüğümüz durumun vahametini özetlemeye yeter de artar."