ANKARA (İHA) - CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'ndaki operasyonların entegre bir yolsuzluk olduğunu, içinde mafya, siyasetçi, işadamı, bürokrat bulunduğunu söyledi.
EÜAŞ Genel Müdürü Önder Piyade'nin ısrarla göreve atanmak istenmesini, milletvekili dokunulmazlığının kaldırılmamasını eleştiren Baykal, "Ortada AK Parti'nin öz evladı, AK Parti marka, AK Parti damgalı bir yolsuzluk var. Bu yolsuzluk entegre bir yolsuzluk. Bu kültürü Türkiye'ye allayıp pullayıp satanlar utansın" dedi. Baykal, EÜAŞ Genel Müdürü'nü ısrarla kimin göreve getirmek istediğinin de açıklanmasını istedi.
Baykal, bugün TBMM'de Partisi grup toplantısında, Türkiye'de son dönemde ortaya çıkan yolsuzluk, ahlaki çürüme ve yozlaşmaya değinerek, Türk toplumunun yolsuzluklar karşısındaki refleksini kaybettiğini söyledi. Yolsuzlukla topyekün mücadele edilmesi gerektiğini kaydeden Baykal, AK Parti'nin iş başına geldiğinde, "Hortumları kestik, yolsuzlukları ortadan kaldıracağız, gideceği yere kadar gideceğiz, damardan gireceğiz" dediğini hatırlattı.
"Şimdi birden bire Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nda yolsuzluk olayı ortaya atıldı. Entegre yolsuzluk. İşadamı, mafya, siyasetçi ayağı var. Numune. Vitrine koy, incele. Etüd edilecek bir yolsuzluk. Yolsuzlukla mücadelenin de entegre olması gerekir. Alnım ak denilmekle yolsuzlukla mücadele olmaz" diyen Baykal, bir müteahhidin yazıhanesindeki ikram ve iftarlara, bakan, milletvekili ve bürokratların gitmesini eleştirdi.
Baykal, "Olayın mekansal özellikleri var. Suç oluşumunun mekansal analizi yapılabilir. Müteahhit yazıhanelerinde ikramlar, iftar yemekleri oluyor. Cazip buluşmalar oluyor. Milletvekilleri geliyor diyorlar. Bürokratlar geliyor diyorlar. Bakanlar, genel müdürler, genel müdür adayları hepsi orada. Sıcak ve samimi ortam. Karşılıklı davetler yapılıyor, hediyeler veriliyor. Umre biletleri dağıtılıyor" dedi.
"EÜAŞ GENEL MÜDÜRÜNÜ KİM GETİRDİ?"
Bir bakanın, bir müteahhidin yazıhanesine nasıl gittiğini anlayamadığını, bunu anlayamadığı için 'dinazorlukla' suçlandıklarını kaydeden Baykal, şöyle konuştu:
"Bunu anlayamadığımız için çağdaş olmamakla suçlanıyoruz. Dinazorluk deniyor. Bu modernlik deniliyor. Bazı noktalarda Türkiye'nin temel değerlerini unutmaması gerekir. Hedefinizi kaybedip, sürüklenip gidiyorsunuz. Ne olmuş canım, bu kadar acımasız olmayın, insani ilişkileri sürdürün. Arkasından başka ilişkiler. Artık bunlar doğal, yenileşme böyle olur. Bu söylemlerin kahramanları bunlar. Ahlaki değerlerinizi, temel değerlerinizi, yetim hakkına saygıyı yok sayacak kadar modernleştiğiniz de bu çukurun içine düşüyorsunuz. Çürüme bu. Bütün değişmeciler o dünyanın içinde saf tutmuş durumdalar. Bir araya geliyorlar, falan yere kim gelecek, falan yerden kim gidecek bunları konuşuyor. Bir bakan bunları konuşur mu? Bakanlıkta başka, müteahhit yazıhanesinde başka hiyerarşi var. Tarikat bağı mı var? EÜAŞ Genel Müdürlüğü'ne hükümet birisini öneriyor. Modernleşmeyi kabul etmeyen Cumhurbaşkanı, bu esnekliği uygun görmüyor geri çeviriyor. 'Bu olmaz' diyor. Senin bildiğin devletin yerinde yeller esiyor" diyerek tekrar gönderiyorlar. Cumhurbaşkanı geri çeviriyor. Yine resmen genel müdür yapamıyorlar. Vekillik veriyorlar. Cumhurbaşkanı da "onaylamadım" diye kendisini oyalasın dursun diyorlar. O işleri götürüyor. İşte sonuçta bu oluyor. Kim Cumhurbaşkanı'nın vetosuna rağmen, oraya getirmek için mücadele etmiştir. Arkasında kim var bunun? Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nda bu işi hakkıyla yapacak yüzlerce bürokrat dururken neden bu isim atanmıştır? Kim bu atamanın olmasını istemiştir? Başbakan mıdır, bakan mıdır, parti yöneticisi midir, kimdir?"
"AK PARTİ DAMGALI YOLSUZLUK"
"AK Parti'nin vücut dilinden anlayan, meramını anlatabildiği, işbirliği yapabildiği bürokratlar işte ortada. Hızlı tren olayında da ortaya çıktı. Orada teknik düzeyi, burada ahlaki boyutları ortaya çıktı. O bürokratı oraya AK Parti kültürü, zihniyeti getirdi. Yazıhanede oturup okey oynuyorlar, bürokrat, müteahhide "Kendimi mafya lideri gibi hissettim" diyor. Bu kültürü allayıp, pullayıp sunanlar utansın" diyen Baykal, "Türkiye'de yüzlerce düzgün müteahhit var. Binlerce namuslu bürokrat var. O yazıhanelerde onları görebilir misiniz? Birbirlerini bulmuşlar. Meclis'te transferler başladığında, bu ilk darbe demiştim. Bu transferlerin altında çıkar yatıyor demiştim. Geldiğimiz nokta bu. Bu teşhisimizin bu kadar kısa sürede ortaya çıkmış olması. Teşhislerimizin hiçbirisinde hata yoktur. Başbakan nereye kadar gidiyorsa bu işin üzerine gidilsin diyor. Meclis'e kadar geliyor sayın başbakan. Meclis'te ne olacak? Dokunulmazlık var orada duracağız. Başkaları için nereye kadar gidilirse gidilsin diyorsun da kendin için niye demiyorsun.Bunlar boş laflar. Nereden geldiği, nereye gideceği de belli. Kaldırın dokunulmazlığı konuşalım" diye konuştu.
Baykal, "Ortada AK Parti'nin öz evladı bir yolsuzluk var. Cumhurbaşkanı'na rağmen bir yolsuzluk var. AK Parti damgalı bir yolsuzluk var. Bazıları çıktı "helal olsun" dedi. Sinekten yağ çıkarırcasına bir alkışlama tablosuna da tanık olduk. Telefon dinlemeleriyle saptanmıştır. Jandarma tarafından başlatılmıştır. Bu buzdağının üstüdür" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, türbanla ilgili Alman gazetesinde yeralan demeci yalanlamasını da değerlendiren Baykal, "Başbakan söylediği sözün arkasında ne kadar kalacağı belli olmayan bir tablo sergilemektedir. Başbakan yeni bir kutuplaşma eğiliminden vazgeçmesini memnuniyetle karşılıyoruz. Son tavrını, pişmanlık içine düşmüş olmasını memnuniyetle karşılıyorum. Bir daha olmayacak işlere kalkışmaması gerekir. Bunu geçen haftasının kazancı olarak not ediyorum" dedi.
KAMYONCULAR VE ÇAY FABRİKASI
Baykal, SEKA'nın kapatılmasını ve Elmadağ'daki çay paketleme fabrikasının Rize'ye taşınacak olmasını da eleştirdi.
Taşımacılık Yönetmeliği'ni de eleştiren Baykal, Türkiye'deki taşımacılık pastasının yabancı firmalara devredileceğini iddia etti. Yönetmeliğin yürürlüğe girmesiyle Anadolu'da ekmek mücadelesi veren insanların tasfiye edileceğini vurgulayan Baykal, Habur Gümrük Kapısı'ndaki trafiğin rahatlatılmamasını da elecd mı var? EÜAŞ Genel Müştirdi.
Baykal, ABD Dışişleri Bakanı Condelleazza Rice'ın Türkiye'ye yaptığı ziyarete de değinerek, "Bayan Rice, Türkiye'yi ziyaret etti. Hepimiz bir bekleyiş içindeydik. Gelişmeler karşısında Türkiye'nin duyarlılığını ABD ile paylaşırız, belki katkılarını alabiliriz anlayışı içindeydik. Umutlu bekleyiş sergiliyorduk. Bu umudumuz gerçekleşmiş değildir. Kaygılarımızı bertaraf edecek güvenilir bir gelişme ortaya konulmuş değildir. Gezinin önemli bir sonucu olmuştur. Artık hükümet, kuru sıkı atış yapmaya son vermek zorunda kalmıştır. Hükümetin ileri geri, kuru sıkı iş piyasaya dönük değerlendirmeler yapma uygulaması da ortadan kalkmıştır. Böyle demeçlerin Türkiye ABD ilişkilerine zarar vermesi söz konusudur. Böyle bir yanlışın içine hükümetin düşmesi kabul edilemez" diye konuştu.
Baykal, Başbakan'ın ve Dışişleri Bakanı'nın Kıbrıs Rum Kesimi muhalefet lideriyle görüşmesini de eleştirdi. Baykal, "Rum Kesimi'nin muhalefet partisiyle Başbakan ve Dışişleri Bakanı görüşme yapmıştır. Gelmeden önce bu muhalefet partisinin başkanı yaptığı açıklamada, 'Hükümetin pozitif adımlar atmasına ordu engel oluyor. Avrupa'daki izlenim, askerlerin siyasilerden daha önemli rol oynadığı yönündedir' diyor. Bunların söyleyen kişiyi hükümet, Türkiye'ye davet etmiş ve görüşmüştür. Başka bir ülkede böyle bir olay olamaz. Bu görüşmeyle Kıbrıs kesimiyle ilgili görüşmeler zaafa uğratılmış oluyor. Bu iddialar artık ortadan kalkmaya başlamıştır. Sadece Ankara Anlaşmasını kapsamını genişlettim dediği bir konuda Kıbrıs'ı tanıma noktasında adım atılmıştır" dedi.
Baykal, Başbakan Erdoğan'ın, Papadopulos'la kahve içip görüşeceğine ilişkin demecine de sert tepki gösterdi. Baykal, şöyle konuştu:
"Başbakan, tanımayacağımız dediğimiz Kıbrıs Rum Kesimi'nin lideriyle oturmayı istiyor. Onların muhatabı Kıbrıs'tır. Başbakan kahve içecek, onun seviyesine inecek, onun muhatabı olacak. Mehmet Ali Talat'la Rauf Denktaş ne yapacak. Aynı düzeyde miyiz? Bunlar üzüntü vericidir. Bu laubalilik, tutarsızlık bir ciddi sıkıntılarla karşı karşıya bırakır".
Cüce olan Mehmet Kaplan isimli bir vatandaş, Baykal'ın konuşmasını keserek, "Beş dakika beni dinleyin" diye bağırdı. Kaplan'ı önce CHP'li milletvekilleri görüşerek ikna etmek istedi. Ancak ikna olmayınca polisler tarafından dışarı çıkarıldı.