CAS’ın bu sezonda sahnede olacak oyunları ise şu şekilde:
Yaşar Kemal’in Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca adlı romanından Arzu Gamze Kılınç’ın sahneye uyarladığı ve yönettiği oyun, bir sömürü öyküsünü anlatır. Gücüne ve heybetine güvenerek karıncalara savaş açan Filler Sultanı –her iktidarda olduğu gibi- ülkeyi yarattığı baskı ve korku ile yönetir. Sultan, karıncalara zulmederken karıncalar bir yandan hayatta kalabilmek için Filler Sultanı’na çalışır bir yandan birlik olup filleri yenmenin bir yolunu ararlar.
Nobel Edebiyat Ödülü sahibi İtalyan yazar Dario Fo’nun yazdığı oyun, İtalya'nın yoksul işçi kesimine ait kadınların bir süpermarketi yağmalamasıyla gelişen komik olaylardan yola çıkarak bir ekonomik sistem eleştirisi sunuyor.
Oyun, İtalya varoşlarında yaşam mücadelesi veren insanların sisteme karşı verdikleri mücadelede karşılaştıkları zorlukları komik bir dille anlatıyor. Sürekli artan hayat pahalılığı karşısında varoşlarda yaşayan kadınlar zamlara karşı hep birlikte eski fiyatlardan alışveriş yapmaya karar verirler ve bir süpermarketteki mallara el koyarlar.
Wall Street'te bir avukat, yazıhanesinde bir kâtip daha çalıştırmaya karar verir. Yazıhaneye herkesten önce gelip herkesten sonra çıkan bu çalışkan kâtip Bartleby'nin tek zorluğu vardır: Yapmamayı tercih eder. Avukat, Bartleby'nin iradesiyle baş etmeye çalışırken kendini bir yüzleşmenin içinde bulur.
Bir Wall Street Hikayesi olarak günümüz kapitalist dünyası için de sözü olan öyküde, 19. Yüzyıl Kapitalizmi ve kapitalist modernitenin taşlaşmış dünyası öykünün anlatıcısı Avukat’ın, Bartleby hakkındaki kararsız anlatımının tarihsel panoramasını oluşturur. Bu ruhsuz dünyanın yarattığı yabancılaşma modern iş yaşamının izolasyonu ve uyuma zorlayan yasası hakkında eleştirel bir bakış sunar. Taşlaşmış bir dünyanın finansal merkezinden ve 19. Yüzyıldan Bartleby’nin bugünün dünyasına sözü ne olabilir?
Oyun, Portekiz’in bağımsızlık savaşının Afrika kolonileri üzerindeki etkilerini ve bu bağımsızlık hareketinin Portekiz’deki yansımalarını araştırıyor.
Saloz’un Mavalı, Portekiz'de 1932'de bir kahraman gibi karşılanarak iktidara gelen Antonio Salazar’ın otuz altı yıllık iktidarlık döneminde baskının, şiddetin, sömürünün günden güne artmasını ve bu dönemin nasıl bir diktatörlük dönemine dönüştüğünü; ezenlerin ve ezilenlerin gözünden eleştirel bir bakışla izleyiciyle paylaşıyor. Salazar dönemi Portekiz'i üzerinden sömürgecilik tarihinin ve sınıf çatışmasının; mülkiyet düşüncesinin var olduğu günden beri insanlık tarihi üzerindeki etkilerini görüyoruz Saloz'un Mavalı'nda. İnsanın, kendi var ettiği ve kendisini kölesi haline getirdiği sömürgeciliğin hikâyesini öznelden evrensele anlatıyor.
İtalyan yazar Carlo Goldoni’nin dünya çapında büyük ilgi gören klasik komedisi, Kıvanç Kılınç’ın 19. yüzyıl İstanbul’una uyarlaması ve Muhammet Uzuner’in orta oyununa yaslanan rejisi ile “Alaturka” bir komedi olarak sahneleniyor.
Oyunda zengin sevgililerin aşk hayatlarının karşısında, güç yaşam koşulları içinde geçinmek zorunda olan bir uşağın, iki efendiye birden uşaklık etmeye çalışırken yarattığı karışıklıklar türlü komik olaylara yol açar.
“Ekonomi çok sıkıcı değil mi? Karmaşık finansal terimlerle dolu.
Neden sizce? Finansal sistem kasten karmaşık.
Gözümüz kasten korkutuldu. Belki bir şeyi görmemizi istemiyorlardır.”
İsveçli yazar Jonas Hassen Khemiri’nin yazdığı, Hasret Güneş’in çevirdiği ve Serpil Göral’ın yönettiği oyun ‘değer’ kavramını para sistemi üzerinden irdeliyor.
Sıradan ve biricik arzularımızla parasal sistemde eşit, özgür, iyi, haklı ve değerli olmamız mümkün mü? Enflasyon hepimizi fakirlikte bari eşitler mi?
‘Neredeyse Eşittir’ parasal sistemin yarattığı biz sıradan insanların arasındaki, aslında matematiksel olarak hep muhtemel olan ancak asla gerçekleşmeyecek eşitliği anlatıyor.
Seyirci aynı zamanda bir deneye davetli: Bu oyunu beğenmezseniz para iadesi alabilirsiniz.
Sermet Çağan’ın Ayak Bacak Fabrikası oyunu derebeyleri, politikacılar ve yargıçlar gibi yönetici güçlerin çıkarlarını her koşulda korumak için halkı nasıl sömürdüğünü anlatır.
Bu sistem içinde var oldukça aynı döngünün tekrar ederek halkın her zaman ezilen ve sömürülen olmaktan kurtulamayacağına işaret eden oyun, 1960 sonrası ortaya çıkan toplumcu gerçekçi tiyatro üslubunun ilk örneklerinden biridir.