Yaygın olarak okul öncesi dönemde ve ilkokul çağında ortaya çıkar. Disleksi hastaları çoğunlukla sözel konularda sıkıntı yaşarlar, sayısal zekaları ise oldukça yüksektir. Albert Einstein, Mozart, Leonardo da Vinci gibi dehalar dislektik olduğu için bu hastalığa "dahi hastalığı" da denilir.
İlk kez 1881 yılında Dünya Nöroloji Federasyonu tarafından tanımı yapılan ve okuma bozukluğu olarak da bilinen disleksi, kişinin normal, hatta üstün zeka düzeyinde olmasına rağmen okuma, yazma ve dilsel becerilerde sıkıntı yaşamasıdır. İlk zamanlarda sanıldığının aksine, görmeyle ilgili bir rahatsızlık kesinlikle değildir. Henellikle okuma bozukluğu olarak gözlemlenir, hafızayı etkiler ve dikkat bozukluğuna yol açar.
Yetişkinlerde disleksiye rastlanılması daha nadir bir durumdur ve genetik geçişli olduğunun düşünülmesinin haricinde hastalığa neyin neden olduğu henüz tam olarak belli değildir. Bazı kromozomların mutasyona uğramış olması ve beyindeki okuma ve yazma ile ilişkili olan bölgelerde meydana gelen bir aksaklığın da disleksiye neden olabildiği düşünülüyor.
Yetişkinlerde öğrenme bozukluğu tanısının koyulabilmesi için herhangi bir test bulunmuyor. Peki yetişkinlerde disleksi nasıl anlaşılır? Bu durumda ancak kişinin uzman bir psikolog veya psikiyatr ile konuşması tanı koyulmasında faydalı olur. Bireyselleştirilmiş eğitim programı da yetişkinler için uygulanabilen bir tedavi yöntemidir ve içeriği ile süresi kişiye özel olarak değişir ve düzenlenir. Yetişkinlerde görülen belirtiler ile çocuklarda görülen belirtiler büyük ölçüde benzerlik gösterir.
Bu bozukluğa neyin yol açtığı tam olarak belli değildir. Ancak uzmanlar gelişim döneminde beyin işlevlerini engelleyen birkaç etmenin olduğunu ileri sürüyor.
Gelişimin erken bir döneminde beyin işlevlerini engelleyecek bir sürecin (genetik etkenler, prenatal hasar ve zorluklar, konjenital etmenler gibi) yaşanması.
Duygusal bozukluk, yetersiz öğretim gibi etmenlerden olabileceği gibi ailede öğrenme bozukluğuna sahip birinin olması da disleksiye sebep olabilir.
Doğumun uzun sürmesi ve zorlu geçmesi, plasentada ve göbek kordonunda meydana gelen anomaliler de disleksinin nedenleri arasında sayılıyor.
Doğum gerçekleştikten sonra çocuk nefes alana kadar aradan geçen zamanın uzunluğu, bebeklik döneminde ateşli, enfeksiyonlu bir hastalık geçirilmiş olması veya başa alınan hızlı ve sert bir darbe de disleksiye neden olabilir.
Harfleri anlamakta güçlük çekilir; kelimeleri atlamak veya tersten okumak, heceleri atlamak, heceleri ve harfleri karıştırmak, okurken duraksamak başlıca problemlerdir.
Yazı yazarken çabuk yorulmak, bazı harfleri ters yazmak, noktalı ve noktasız harflerin karıştırılması, imla hatası yapmak, harfleri ve rakamları birbirlerine karıştırmak, el yazısının okunmaz olması gibi durumlar sık görülür. Örneğin; E yazmak isterken 3 rakamını yazmak, 6 ve 9 rakamlarını ters algılamak gibi. Küçük "d" ve küçük "b" harflerinin birbirine karıştırılması da oldukça sık yaşanır.
Günlük hayatta kullanılan talimatları ve kavramları öğrenememe, takip edememe hastalığın sıklıkla karşılaşılan belirtileri arasında yer alır. Mesela sağını solunu karıştırmak, ayakkabı bağcığı bağlayamamak, doğu-batı gibi kavramları karıştırmak öğrenme güçlüğü sonucu yaşanan problemler arasındadır. Fonoloji, ortograf ve yazımda zorlanan dislektikler, yeni bir dili öğrenmekte de zorlanırlar.
Öğrenme bozukluğu aynı zamanda hafızayı da etkiler. Dislektik kişiler okudukları yazıyı ezberlemek ve hatırlamakta zorlanır, okudukları bir hikayeyi özetlemekte veya ayları, haftanın günlerini saymakta güçlük çekerler.
Dislektik bireylerin bir kısmında, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu da görülür. Böyle durumlarda genelde DEHB tanısı konur ve disleksi fark edilmeyebilir. Ancak ikisi arasında farklılıklar vardır. Mesela dislektik bir çocuk okuma yaparken tutuk olabilir veya kelimeleri yanlış telaffuz edebilir. Dikkat eksikliği yaşayan çocuklarda ise kelimeleri yanlış okumak değil, noktalama işaretlerini es geçmek, kaldığı yeri kaybetmek gibi daha dikkat gerektiren durumlarda hatalar görülür. Aynı zamanda, sadece DEHB tedavisi uygulamak öğrenme bozukluğunu tedavi etmeye yetmez.
Öğrenme bozukluğu olan çocuklarda konuşmanın biraz daha geç öğrenildiği ve konuşurken uygun kelimenin seçilmesinde zorlanıldığı, tutukluk yaşandığı ve konuşurken fazla çaba sarf edildiği görülür.
Gözleri kapalıyken avucuna koyulan bir nesneyi tanıyamama, avucuna yazılan rakamı ayırt edememe güçlüğü görülür.
Öğrenme güçlüğü çeken çocuklar, sınıf arkadaşlarından geri kaldıkları için psikolojik olarak bu durumu kaldırmakta zorlanabilirler ve özgüven sorunu yaşayabilirler. Problemlerinin arkadaşları veya öğretmenleri tarafından anlaşılmaması, kendilerini başarısız hissetmelerine sebep olur ve okula gitmeyi reddedebilirler.
Yapılan araştırmalar, eğitim seviyesi yüksek ebeveynler ve nitelikli öğretmenler gibi çevresel etkenlerin, erken tanı konulabilmesinde yararlı olduğunu gösteriyor. Öğrenme bozukluğunun tıbbi bir tedavisi yoktur. Bununla birlikte, özel eğitim yoluyla olumsuz etkileri azaltılabilir. Ama dislektik kişi bu özelliklerini yaşamı boyunca muhafaza eder. Uzman doktorlar, disleksi testi olarak bilinen okuma bozukluğu testi, öğrenme bozukluğu testi gibi birtakım testler uygulayarak tanıdan emin olur.
Duyma ve görme bozuklukları: Dikkat, algılama ve zihin gelişiminde doğumdan itibaren tüm duyular kullanılarak öğrenme gerçekleşir. Öğrenme bozukluğu şüphesi duyulduğunda mutlaka göz doktoru ve kulak burun boğaz doktoruna muayene olunmalıdır.
Zihinsel gerilik: Çocukların okul hayatında görülen başarısızlıklar, zihinsel gerilik sorusunu akla getirebilir. Yapılan testlerde (WISC-R) 70 IQ puanın altında bir sonuç alınması zihinsel engelli tanısı konulmasını sağlar. Dislektik bireylerdeki en önemli fark bir zeka geriliğine sahip olmamalarıyla beraber yaşıtlarından geri kalmalarıdır.
Otizm spektrum bozuklukları: İleri seviyede ve karmaşık bir gelişimsel yetersizlik hastalığıdır. İletişim sorunları, sosyal etkileşim problemleri, sınırlı ve tekrarlanan davranışlarla kendini gösterir. Öğrenme bozukluğu ile otizm spektrumunda bulunan fakat zekanın etkilenmediği asperger sendromu zaman zaman karıştırılır. Bu durumda ayırıcı tanı kriterleri araştırılmalıdır.
Tedavi için en yararlı süreç özel eğitim programlarıyla mümkün olur. Çocuğun zorluk çektiği konular belirlenerek bunlara uygun bir eğitim programı hazırlanması çok önemlidir. Öğretilen konularda sık sık tekrarlar yapılması, bilgilerin çocuğun uzun süreli belleğinde yer etmesi açısından gereklidir. Ayrıca sık sık okuma yapılması da hataların düzelmesine yardımcı olur. Tedavi boyunca aile, okul ve terapistin iletişimi ve iş birliği, hem okuldaki hem de evdeki eğitimin düzgün ve kolayca gerçekleştirilmesini sağlar. Örgün öğretim alınması ve çocuğun ötekileştirilmemesi, kendini dışlanmış hissetmemesi açısından büyük önem taşır.
Eğitsel terapi de çocuğun becerilerini geliştirmek için yararlı bir uygulamadır. Görsel, işitsel, dokunsal ve kinestetik algısı ile ilgili sorunlar tespit edilerek, bu alanlardaki becerilerinin iyileştirilmesi gerekir.
Öğrenme güçlüğüne yönelik izlenilecek bir ilaç tedavisi yoktur. Fakat beraberinde depresyon, dikkat eksikliği, kaygı bozukluğu gibi psikolojik rahatsızlıkların gözlemlendiği durumlarda bir doktor kontrolü altında ilaç tedavileri uygulanabilir.