Babalar günün kutlu olsun... Sen bana gelemiyorsan ben Çengelköy'e gelip ellerine sarılacağım... Sanatçı Burhan Şeşen geçtiğimiz aylarda talihsiz bir şekilde kaybettiği oğlu Serhan Şeşen'e seslendi...
Babalar günün kutlu olsun oğlum….
Merhaba canım oğlum… Geçen gün yirmili yaşlardaki fotoğraflarımı buldum. Siyah-beyaz, hafif sararmış, kenarları dışarıya doğru kıvrık, mat kağıda basılmış, yaklaşık otuz senelik fotoğraflar… Üzerimde yakası yıpranmış bol bir kazak ve yüzümde gençliğin verdiği bir rahatlıkla, bir elim çenemde objektife gülümsemişim… Belli ki o aralar işler yolundaymış. Annemle babam henüz boşanmamış, kız arkadaşım müziğe verdiğim ağırlık nedeniyle beni terk etmemiş ve de bir gün daha yaşamı kucaklamış olmanın mutluluğu var sanki o fotoğraflarda… Ama beni daha da etkileyen bir babanın çocuğuna olan inanılmaz benzerliği...
Yok yok yanlış yazmadım üstüne basa basa söylüyorum: ‘Bir babanın çocuğuna olan müthiş benzerliği'. Yani bir baba bu kadar mı çocuğuna benzer, şaşırdım inan ki… Ve de bundan inanılmaz bir keyif aldım bir kez daha… Tamam ben senin ‘baba'nım… Belki sana az çok bir şeyler de öğretmişimdir yirmialtı yıllık yaşamımda, evet yaşamımda… Emin değilim. Ama senden öğrendiklerim konusunda; senin beni ‘büyütmen' konusunda öyle anılarımız var ki, ‘anlatılır' ve de ‘anlaşılır' gibi değil…
"Sevgi" sözcüğü benim için sende var oldu, sende somutlaştı, ete kemiğe büründü. Bu sadece "gittiğin" için, sana olan tarifsiz özlemim için değil. Aynı zamanda geride bıraktıkların için de böyle… Kız kardeşin Dilhan ve arkadaşları senin adına kurduğumuz "Serhan Şeşen Müzik Felsefe ve Yaşama Saygı Derneği" için iki gündür çocuk parkında insanlara –laf aramızda pek de para etmeyecek- şeyler satıyorlar. 'Şey' sözcüğü özellikle doğru. Çünkü aslında sattıkları ‘bir şey' değil… Ama insanların aldıkları ‘çok şey' var bu küçük alışverişlerde…
Minicik yüreklerin, ufacık ellerin yaz tatilinin başladığı bu günlerde çocuk parkında oyun oynamak, bisiklete binmek, denize, havuza gitmek yerine ellerinde belki maddi olarak değersiz, ama seni çok sevdikleri için paha biçilmez ‘koleksiyon'ları –gofret, sakız, cam parçaları vb.- satmak için gösterdikleri çabayı, sattıkları her parça için yüzlerindeki ışığı, satamadıkları her parça için de ‘kırılma' yı görseydin bu dediklerime hak verirdin… Burada kimi okuyucu belki de inançları doğrultusunda, senin bunları gördüğünü düşünecektir. Kimi okuyucu da belki sıkılıp ‘buraya' kadar bile gelemeyecektir. Ama önemli olan ‘yapmak 'değil mi? Senin bu kadar genç yaşında yüzlerce –yoksa daha mı fazla- kitap okuman, çok iyi İngilizce Fransızca bilip felsefi metinlere daha hakim olabilmek için Latince'ye başlaman, birçok enstrümanı çok iyi derecede çalman, ama bunu ‘müzisyenlik için yeterli görmemen… Birçok profesyonel müzisyenin ‘at gözlüğü'yle sadece ticari bir araç olarak baktığı müziğe ‘felsefi' görüşler katman… Yine ‘Evrenin sesi' olan müziğe vitrinde olup da ‘cila' katmak yerine, mutfakta olup da hamur katman en azından övgüye değer değildir de nedir be Serhoş'çum?
Ben iyi ki senin baban olmuşum canım oğlum. İyi ki bu dünyaya gelmene vesile olmuşum… Bugün Babalar Günü… Babalar günün kutlu olsun…Sen bana gelemiyorsan ben Çengelköy'e gelip ellerine sarılacağım…