İçişleri Bakanı müdürleri uyardı

ANKARA (İHA) - İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, suç soruşturmasında hukuka uygun olmayan yöntemlerin uygulanmasının yalnızca güvenlik birimlerine değil, aynı zamanda ülkelerin uluslararası itibarına da zarar verdiğini bildirdi.

İçişleri Bakanı Aksu, Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Daire Başkanlığı tarafından yeni Türk Ceza Kanunu (TCK) ve Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) hakkında personelin bilgilendirilmesi, il emniyet müdürlerinin asayişe yönelik çalışmalarının değerlendirilmesi ve uygulamada birliğin sağlanması amacıyla il emniyet müdürlerine yönelik düzenlenen "İl Emniyet Müdürleri Bilgilendirme Seminerine" katıldı. Seminerin açılışında bir konuşma yapan Bakan Aksu, dünyanın hızla değiştiğine dikkat çekerek, "Biz bu değişime ayak uydurmak zorundayız. Çok iyi bildiğimizi düşündüğümüz konularda bile eskime tehlikesiyle karşı karşıya olduğumuzu akıldan çıkarmamamız gerekiyor. Artık korkuya dayalı polislik anlayışını devam ettirme imkanı kalmamıştır. Bir bekçiyle mahallelerin güvenliğinin sağlandığı günler geride kalmıştır. Suç ve suçlu tipi değişmiştir. Zanlı-polis ilişkisi yeni bir çehre almıştır. Teknoloji, hem suçun işlenişinde ve hem de suç ve suçluların ortaya çıkartılmasında eskiye göre daha fazla önem kazanmıştır" dedi. Bir yanda suçların daha sofistike yöntemlerle işlendiğini; ama aynı zamanda, insan hak ve özgürlüklerindeki gelişmeler nedeniyle "sanık hakları"nın da gün geçtikçe önem kazandığını ifade eden Aksu, artık, suç faillerinin bulunması ve adalete teslim edilmesinin tek başına başarı sayılmadığına dikkat çekerek, bu sürecin insan haklarına ne kadar saygılı olarak yürütüldüğü, performansın ilk kriteri olarak ön plana çıkmaya başladığını kaydetti.

Reklam
Reklam

"Suç soruşturmasında hukuka uygun olmayan yöntemlerin kullanılması, yalnızca güvenlik birimlerinin değil, aynı zamanda ülkelerin de uluslararası itibarına zarar vermektedir" diyen Aksu, geride kalan 2 yılda işkence ve kötü muameleye sıfır hoşgörü yaklaşımıyla uluslararası kamuoyu önüne çıktıklarını ve son derece başarılı olduklarını ifade etti. Güvenlik hizmeti açısından, insan hak ve özgürlüklerine bakıldığında, işkence ve kötü muameleyle mücadelenin işin bir boyutu olduğunu açıklayan Aksu, en az bunun kadar üzerinde durdukları bir diğer konunun da, hakların kullanımında özgürlükçü bakış açısının birimlere yerleştirilmesi olduğunu söyledi. Her şeyi yasaklayarak da güvenliğin sağlanabileceğini vurgulayan Aksu, "Ama insanlara, toplanmayı, dernek kurmayı, gösteri yürüyüşü yapmayı, seyahat etmeyi yasaklayarak sağlanan güvenlik sahtedir, aldatıcıdır. Bizim arzuladığımız ve sizlerden beklediğimiz güvenli toplum; insanların özgürce kendilerini ifade etmelerine imkan sağlanmış güvenli ortamdır. Yasakçılıkla değil, özgürlükle sağlanmış bir güvenli toplum istiyoruz. İşte bu bakımdan düşünce, örgütlenme ve ifade özgürlüklerine saygıyı vazgeçilmez sayıyoruz. Bu noktada, yasalarımızda devrim mahiyetinde değişiklikler yaptık. Uygulamaya ışık tutan genelgelerle, 'özgürlükçü yorum' arzuladığımızı ifade ettik. Geçtiğimiz iki yılda gittikçe tabana yayılan bu tarzımızın etkili bir biçimde ve tavizsiz şekilde uygulanmasını istiyoruz" diye konuştu.

Reklam
Reklam

"SUÇ VE SUÇLULARLA MÜCADELE, VARLIK SEBEBİMİZDİR" Toplumu huzursuz eden her suç türüyle mücadelenin varlık sebepleri olduğuna dikkat çeken Aksu konuşmasına şöyle devam etti:
"Biliyorsunuz ki aralarında ülkemizin de bulunduğu dünyanın pek çok ülkesinde, terör örgütleri intihar eylemleri gerçekleştirdi. Yüzlerce masum insan hayatını kaybetti. Bölgedeki istikrarsızlığa bağlı olarak, yasadışı göç olaylarında artış eğilimi gözlendi. İnsan ticareti, uluslararası toplum için utanç kaynağı olmasına karşın bu dönemde de sürdü. Yasadışı uyuşturucu ticareti, dünyanın geleceğine dair saldırılarına acımasızca devam etti. Bununla beraber, ülke içinde bölücü terör örgütü riski az eylemler yaparak, gündemde kalma arzusunu göstermek istedi. Bütün bu olup bitene karşın, iç güvenlik birimlerimiz, olağanüstü bir çalışma göstererek, gerek uluslararası terörizm, gerek yasadışı göç ve insan ticareti, gerek uyuşturucu ticareti konularında çok başarılı bir mücadele verdiler. Bütün bunlar, insan hak ve özgürlüklerinin gittikçe genişlediği bir dönemde ve kamuoyunun önünde gerçekleştirildi. Bizim düsturumuz bu. Biz, 'gösterişsiz; ama gerçekçi, etkili, amansız' bir suç ve suçlulukla mücadele yöntemini benimsedik."

Reklam
Reklam

Uyuşturucu kaçakçısının, teröristin, katilin, çete mensubunun dini, milliyeti, düşüncesi ve ideolojisi olamayacağını vurgulayan Aksu, "Suçlu suçludur ve kanun önünde bu vasfıyla anılır, bu şekilde muameleye tabi tutulur" dedi. Kapkaççıların, yankesicilerin, hırsızlık çetelerinin, uyuşturucu tacirlerinin, organize suç örgütlerinin devlet ile vatandaş arasındaki güven bağını acımasızca törpülediğini söyleyen Bakan Aksu, "İşte bu nedenle, İçişleri Bakanı olarak göreve başladığım tarihten itibaren, bu konu üzerinde özel bir dikkat sarf ettim. Çünkü, hükümetimizin öncelikleri arasında, her alanda devlet-vatandaş arasındaki güven bağını sağlamlaştırmak bulunmaktadır. Gerçekten de, vatandaş otosunu park ederken, ticaret yaparken, inşaat yaparken, eğlenmeye giderken, sahilde yürürken, velhasıl günlük hayatını yaşarken, kim olduğunu bilemediği, ama suç işleme eğilimine sahip olduklarını sezdiği bazı kişilerle karşılaşıyor. Ve bunların pervasızlığından, kanun tanımazlığından doğal olarak çekiniyor. Sonra, basın yoluyla veya söylentilerle bu kişilerin bir suç şebekesinin adamları olduğunu tespit ederek çok doğal biçimde 'nerede bu devlet' sorusunu kendi kendine soruyor" diye konuştu.

Reklam
Reklam

İktidara gelir gelmez, vatandaşın "nerede bu devlet" figanının gereğinin, çok kısa bir sürede yerine getirilmesi gerektiğini tespit ettiklerini kaydeden Aksu, "Çünkü biz, ister iktisadi nedenlerle, ister "potansiyel tehlike" yaftası nedeniyle, her ne sebeple olursa olsun devletle vatandaş arasındaki mesafenin açılmasının en büyük sosyal tehlike olduğunun farkında idik. İşte bu nedenle Türkiye'nin neresinde olursa olsun kapkaççılar, yankesiciler, hırsızlık çeteleri, uyuşturucu tacirleri, organize suç örgütleriyle mücadele ettik, mücadelemize hız kesmeden devam edeceğiz" diye konuştu. Türkiye'nin istikrar ve güven ortamının bozulmasına asla izin verilmeyeceğini kaydeden Aksu, bu görev anlayışı çerçevesinde en küçük beldesinden en büyük metropol kentine kadar, Türkiye'nin her köşesinin asayiş ve huzurun tesis edildiği yerler olarak kalacağını söyledi.

"ULUSLARARASI TAAHHÜTLERİMİZE TERS DÜŞECEK UYGULAMADAN KAÇININ" İnterpol kayıtlarına göre, 2003 yılında Türkiye genelinde 391 bin 980 olay meydana geldiğini, buna karşılık bu sayının Almanya'da 6.5 milyon, İngiltere'de ise 5.9 milyon olduğunun tespit edildiğine dikkat çeken Aksu, 100 bin kişiye düşen suç oranının dünyadaki metropol şehirlerinden İstanbul'da yaklaşık 850 iken, Berlin'de 16 bin 622, Londra'da 15 bin 575 ve Viyana'da da 16 bin 577 olduğunun görüldüğünü açıkladı. Aksu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hepinizin çok iyi bildiği gibi Avrupa Birliği üyeliği, hem Cumhuriyetimizin kurucusu büyük Atatürk'ün bizlere verdiği bir ödev ve hem de Cumhuriyet hükümetlerinin stratejik önceliğidir. Bu ödevi yapmak, stratejik önceliğin gereğini yerine getirmek, hepimizin vatandaşlık borcu. Ama aynı zamanda emniyet teşkilatının omuzlarında ağır bir yük. Sizlerin bu ağır yükün altından yüz akıyla çıkacağınızdan hiç şüphem yoktur. Bu kapsamda emriniz altındakilerin, mevzuatımıza ve uluslararası taahhütlerimize ters düşecek hiç; ama hiçbir uygulamanın içinde olmamasını istiyorum. Kişisel yaklaşımlarla ve gündelik emirlerle güvenlik hizmetlerini yönetme anlayışını tamamen terk ederek, yerine istatistiksel ve bilimsel verilere göre, analitik karar veren yönetim anlayışını hakim kılın. Sorumluluk bölgesinde, suçun işlenmemesi veya azaltılması, en önemli performans ölçütü olarak kabul edilecektir, halka yakın çalışan alt kademe personelini halkla işbirliğini güçlendirmesine imkan tanınacak şekilde yetkilendirin, her bölgenin, ilin, hatta mahallenin karakteri, yaşam tarzı ve problemlerine uygun toplum destekli güvenlik faaliyetlerini uygulamaya koyun. Suç analizlerine ve suç haritalarına dayalı olarak yerel güvenlik planları ve bölge rehberleri hazırlayın. Devriye görevlilerinin, bölgelerindeki esnaf, mahalle, site yönetimi veya okul-aile birliği toplantıları gibi sosyal etkinliklere katılımını sağlayın. Sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği yapılarak, suçla mücadele konusunda panel, sempozyum, konferans ve seminerler düzenlenmesine öncülük yapın. Yarından itibaren suç göstergelerinin illerinizdeki tezahürlerini tekrar gözden geçirin. İmkanlarınızı, azami seviyede bu göstergelerin iyileştirilmesine tahsiste çekingen olmayın. Aynı zamanda bu mücadelede illerinizde doğal ve gönüllü önderlik yapın."

Reklam
Reklam

Aksu, bu konuda yapılacakların bir görev olmanın ötesinde, öncelikle insan olmanın, insanı sevmenin, toplumsal dayanışmanın en tabii gereği olduğunu vurgulayarak sözlerini şöyle tamamladı:
"Görev alanınızda okula gönderilmeyen bir sokak çocuğu, sizin yardımınızla durumu düzelebilecek bir madde bağımlısı var da devletin şefkatli elleri buna uzatılmıyorsa, orada yönetim boşluğu var demektir. Öyleyse çocuklarımıza, gençlerimize kadınlarımıza, kısacası insanımıza ve geleceğimize sahip çıkalım."
Bakan Aksu'nun konuşmasının ardından seminer basına kapalı olarak devam etti.