HABER

Kapat

Bilirkişiler birbiriyle çelişti

İSTANBUL (İHA) - Aralarında Dinç Bilgin'in de bulunduğu 23 sanığın yargılandığı Etibank'ın zarara uğratılmasına ilişkin davada, rapor hazırlamaları istenen 3 bilirkişiden 2'si, suç unsurlarının oluşmadığını belirtirken, ayrı bir rapor hazırlayan ceza hukukçusu bilirkişi İzzet Özgenç, sanıkların "Zimmet, Hizmet Nedeniyle Emniyeti Suiistimal" ve "Bankalar Kanununa Muhalefet Etmek" suçlarını işlediğini ileri sürdü. Özgenç, diğer bilirkişi rapor içeriğinin soyut gerçeklerle bağdaşmayan ve hukuki temeli olmayan değerlendirmeler içermesi nedeniyle, ayrıca bir rapor hazırlama gereği duyduğunu belirtti.

İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya, sanıklardan Ferhat Yengiloğlu ile çok sayıda sanık avukatı katıldı. Diğer sanıklardan duruşmaya gelen olmadı. Mahkeme Başkanı, önceki duruşmada bilirkişiler İ.Ü. İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğan Kargül ile emekli Banka Müdürü Erdal Çelik tarafından hazırlanan raporun daha önce geldiğini, üçüncü bilirkişi Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. İzzet Özgenç'in bu rapora imza atmadığını hatırlattı. Başkan, Özgenç'in ayrı bir rapor hazırlayarak mahkemeye gönderdiğini söyledi. Duruşmada söz alan sanık avukatları, Özgenç tarafından hazırlanan raporun gerçekleri yansıtmadığını ve 3 kişi olarak görevlendirilmelerine rağmen diğer bilirkişilerden ayrılarak farklı bir rapor hazırlamasının hukuka aykırı olmadığını söyledi. Avukatlar, Özgenç'in ceza hukukçusu olduğunu ve hazırladığı raporda bilirkişi olarak değil bir yargı mensubu olarak görüş bildirdiğini, sanıkların hangi ceza maddeleri ile yargılanmaları gerektiğini mahkemeye anlattığını belirterek, bilirkişi görev ve yetkisini aştığını ifade etti. Raporu henüz almadıklarını belirten çok sayıda sanık avukatı ise incelemek ve karşı savunma yapmak için süre istedi. Sanık Cavit Çağlar'ın avukatları, müvekkilleri hakkında verilmiş olan yurt dışına çıkış yasağının kaldırılmasını talep etti.

Duruşma sonunda mahkeme heyeti, Cumhuriyet Savcısı ile bazı sanık avukatlarına, bilirkişi raporunu incelemeleri ve savunmalarını hazırlamaları için 15 gün süre verilmesini karara bağladı. Sanık Cavit Çağlar hakkındaki yurt dışına çıkış yasağının kaldırılması yönündeki talebin reddine karar verilen duruşma ertelendi.

Mahkeme heyeti daha önce Doğan Kargül, Erdal Çelik ve İzzet Özgenç'i bilirkişi olarak tayin etmişti ve davayla ilgili olarak bir rapor hazırlamalarını istemişti. Bir önceki duruşmada, bilirkişilerden sadece Kargül ile Çelik tarafından bir rapor hazırlanarak mahkemeye sunulduğunu, Yeni Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemeler Usulü Kanununu hazırlayan kurulda bulunan Özgenç'in ise zamanının yetersiz olması nedeniyle bilirkişilik görevinden ayrıldığını söylenmişti.

İKİ BİLİRKİŞİDEN RAPOR HAZIRLAMASINI İSTEDİ, ANCAK ALTINA İMZA ATMADI

İki kişi tarafından hazırlanan raporda, sanıkların özelleştirmeden, zararlı bir banka devralmış olmaları, bankacılık faaliyetlerinden uzunca bir süre ayrı ve bankacılık teknolojisinden ayrı kalan bankanın, zorunlu yatırımları yaptıktan sonra kara ulaşıncaya kadar geçecek sürede, "Önemli bir faaliyet zararına katlanmasının kaçınılmaz olduğunu" ifade edilmişti. Raporun sonuç bölümünde; "Devir bilançosunda banka tarafından verilen tüm ticari krediler için sektör normallerinin çok üzerinde karşılık ayrılması", ve "Yine sanıkların sahibi oldukları değerli şirketlerin paylarını TMSF'ye devrederek samimi niyetlerini hayata geçirme çabası içinde oldukları", "Kendilerinden talep edilen borç rakamı için sonradan riski kapsayacak oranda ayni ve şahsi güvence verdikleri", "TMSF'ye bu güne kadar nakdi ve ayni ödemelerde bulunmuş olmaları" ve "Usulsüz olduğu ileri sürülen kredilerin bir kısım borçlularının dahi TMSF ile anlaşıp, kredilerini kapatmış veya teminatlandırıldığı kanaatine ulaşıldığı" belirtilerek, nihai takdirin mahkemeye ait olduğu belirtilmişti.

Bu iki bilirkişi ile birlikte rapor hazırlaması istenilmesine rağmen, hazırlanan rapora imza atmayarak ayrı bir rapor hazırlayan İzzet Özgenç ise çok farklı bir raporu mahkemeye sundu. Raporda şu ifadelere yer verildi:

"Her ne kadar Global Menkul Değerler A.Ş. ile Bilgin Holding A.Ş. arasında Kredili Menkul Kıymet İşlemleri Sözleşmesi adıyla bir sözleşme imzalanmış ise de Global'in Etibank'tan kredi temin ederek Bilgin Holding'e kullandırdığı bu para, menkul kıymet alımı ya da satımı için değil şirketin başka işlerinde kullanılmıştır. Başka bir deyişle, bu sözleşme ile söz konusu kredinin Bilgin Holding'e kullandırılmasının ticari ilişki temeline dayandırıldığı hususunda bir görüntü verilmek istenmiştir. Böylece Etibank kaynakları, kredi görüntüsü altında söz konusu şirkete aktarılmış fakat, gerçekte bu şirket aracılığıyla ve danışıklı yöntemlerle Medya Grubuna ait şirketlere kullandırılmıştır."

Raporda, söz konusu danışıklı işlemlerin, 4389 sayılı Bankalar Kanunu'nun yürürlüğe girdiği tarihten sonra yapıldığı ve bu işlemlerle zimmet suçunun işlendiği ifade edilerek; sonuç bölümünde para kaynaklarının, mevduat sahipleri açısından değerlendirilmesi yerine geri dönüşünü mümkün kılmaya yönelik gerekli teminatlar alınmaksızın, banka yöneticilerinin şahsi veya hissedarı bulundukları şirketlerin işlerinde kullandırıldığından "Hizmet sebebiyle emniyeti suiistimal" suçunun işlendiği belirtildi.

Davaya konu teşkil eden olaylardan "Dolandırıcılık" suçunun işlendiği hususunda bir delile rastlanmadığın anlatıldığı raporda; dolandırıcıl önce Doğan Kargül, Erdal ığın maddi unsurlarından biri olan hilenin, sadece zimmet suçunun sonradan anlaşılmasının önüne geçilmesi amacıyla gerçekleştirildiği, bu nedenle zimmet suçundaki hilenin bir bakıma suçun delillerine karartmaya yönelik bir davranış olduğu ileri sürüldü.

BAŞBAKANLIK HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI VE BDDK YETKİLİLERE ETKİN DENETİM SUÇLAMASI

Aynı nitelikli fiiller açısından 1999 yılı öncesinde Türk Ceza Kanunu'na (TCK) göre, "Hizmet Nedeniyle Emniyeti Suiistimal" suçu kapsamında olduğu belirtilen raporda, bu tarihte Bankalar Kanunu'nun yürürlüğe girmesiyle suçun "zimmet" olarak değerlendirilmesi gerektiği kaydedildi. Suçların zincirleme işlendiği belirtilen raporda, Türk Ceza Kanunu'nun 80. maddesi hükümlerine göre üzerinde artırma yapılması gereken cezanın, Bankalar Kanunu'nda tanımlanan "zimmet" suçuna göre belirlenen ceza olması gerektiği vurgulandı. Raporda, TMSF'nin mahkemeye yazdığı 22 Aralık 2004 tarihli yazıya dayanılarak, Medya Grubu ile bir protokol imzalandığı, ancak bu protokolün "Nihai Borç Tasfiyesi Anlaşması" mahiyeti taşımadığı ve protokolde öngörülen bir takım koşullar yerine getirilmediği için yürürlüğe girmediği belirtildi. A-Tel Pazarlama ve Servis Hizmet A.Ş.'deki Medya Grubu'nun sahibi bulunduğu yüzde 50 hissenin TMSF'ye devredilirken, protokolde belirtilen diğer taşınmazların hiç birinin mülkiyetinin Fon'a devredilmediği açıklandı. Ceza hukukçusu Özgenç, raporunda daha önce İstanbul DGM Başsavcılığı tarafından haklarında takipsizlik kararı verilen sanıklarla ilgili olarak kamu davası açılabileceği ve bankanın özelleştirme sürecinde görev alan kişiler hakkında "İhaleye fesat karıştırmak" suçundan dolayı soruşturma ve kovuşturma başlatılabileceğini belirtti.

Sorunun, sadece banka kaynaklarının kötüye kullanılması ve bir bankanın mali yapısının bozulmasından ibaret olmadığı vurgulanan raporda, asıl sorunun bankacılık faaliyetleri üzerinde denetim görevi bulunan Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı ve BDDK yetkililerinin bu denetimi etkin bir şekilde yerine getirmemeleri olduğu iddia edildi. Raporda, söz konusu kuruluşlar adına bankanın faaliyetlerini denetlemekle görevli kişiler hakkında soruşturma ve kovuşturma sürecinin başlatılması için suç duyurusunda bulunulabileceği kaydedildi.

YORUMLARI GÖR ( 0 )

En Çok Aranan Haberler

Kapat