ANKARA (İHA) - Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Aralık 2004 zirvesinde Türkiye'ye müzakere tarihi verilmesine engel teşkil edecek hiçbir mazereti AB'ye bırakmadıklarını belirterek, "Bu noktadan sonra çıkacak negatif bir sonucun dinsel ve kültürel farklılıklar dışında hiçbir açıklaması olmayacak" uyarısında bulundu.
Türkiye'nin içinde bulunduğu AB ile Türkiye'yi geri çeviren AB'nin asla aynı güçte ede olamayacağını vurgulayan Başbakan Erdoğan, "Avrupalı dostlarımız, ya Türkiye'ye kapıları açarak AB değerlerine inanmakta ne kadar samimi olduğuklarını gösterecekler, ya da dünyanın geleceğinde çok önemli roller oynaması muhtemel bir değerler zeminini berhava edecekler. Milletimizin dinamizmini dikkate almayanlar, Türkiye'nin yakın bir gelecekte ulaştığı büyüklüğü gördüklerinde bu yaptıklarından çok pişman olabilirler" göndermesini yaptı.
Başbakan Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecini değerlendirdi. Türkiye'nin müzakere tarihi almak için AB'ye hiçbir mazeret bırakmadığını belirten Erdoğan, birliğin kritik eşikte hassasiyetle düşünüp karar vermesi gerektiğini vurguladı. Takvim yapraklarının Aralık ayına doğru ilerlediğine işaret eden Erdoğan, Türkiye'nin bir taraftan AB'ye uyum sürecinin gereklerini getirirken, diğer taraftan da AB'li muhataplarıyla ikili temaslarını sıklaştırma gayreti içerisinde olduğunu söyledi. Türkiye'nin bu süreçte AB'ye üye olma yönündeki kararlılığını bir kez daha ortaya koyduğunu anlatan Erdoğan, Avnupa kıtasında artık Türkiye'nin AB'ye üye olup olmayacağının değil, müzakere sürecinde nasıl performans göstereceğinin konuşulduğunu dile getirdi. Türkiye'nin aktif diplomasi ile önyargıları yıkmayı ve AB ülkelerini etkilemeyi başardığının altını çizen Erdoğan, bundan halkın açık ve net desteğinin yanısıra milletvekillerinin hummalı çalışmalarının da etkili olduğunu bildirdi. "Aralık ayında tüm bu gayretlerimizin semeresini göreceğimize inanıyorum" diyen Erdoğan, Türkiye'nin kültürel etkinlikler ve dinsel farklılıklarla birbirinden ayrılan geniş coğrafyanın tek köprüsü olduğunu söyledi. AB'nin vereceği kararla 'değerler bütünü' olduğunu göstermesi gerektiğini ifade eden Erdoğan, "AB'yi bir kıta ittifakı olmaktan çıkarıp, dünyaya yön verecek bir değerler bütünü, bir uygarlık platformu haline getirecek olan imkan da budur" diye konuştu.
'AB'YE MAZERET BIRAKMADIK' Erdoğan, Türkiye'nin içinde bulunduğu AB ile Türkiye'yi geri çeviren AB'nin asla aynı güçte ede olamayacağını vurgulayarak, "Türkiye ile bütünleşmiş bir AB'nin dostluk ve barışa doğru yol alacak bir dünyaya kılavuzluk etmek gibi bir önceliği, bir öncülüğü olacaktır. Bu imkan AB için bir altın anahtardır. Çünkü Türkiye'nin üyesi olduğu bir AB, temel yöneliminin uygarlaşma olduğunu kanıtlayacaktır" dedi. Türkiye'nin AB'ye üyelik yolunda uyum yasalarını hızla çıkardığını, yapısal düzenlemeleri hayata geçirdiğini ve demokratik standartları geliştirme konusunda hızlı adımlar attığını belirten Erdoğan, "Müzakere sürecini başlatmaya engel teşkil edecek hiçbir mazeret ve engel bırakılmamıştır. Bu noktadan sonra çıkacak negatif bir sonucun dinsel ve kültürel farklılıklar dışında hiçbir açıklaması olmayacak. Bir değerler bütünü olarak gördüğümüz AB'nin böyle anlaşılması güç bir karara imza atacağına da inanmıyoruz" uyarısında bulundu.
'AB NE KADAR SAMİMİ OLDUĞUNU GÖSTERECEK' Erdoğan, Türkiye'nin sınavı geçtiğini bütün unsurlarıyla ortaya koyduğunu vurgulayarak, "AB değerler bütününün bir parçası olma yönündeki iradesini ortaya koymuştur. Şimdi sıra AB'dedir. Avrupalı dostlarımız, ya Türkiye'ye kapıları açarak AB değerlerine inanmakta ne kadar samimi olduğuklarını gösterecekler, ya da dünyanın geleceğinde çok önemli roller oynaması muhtemel bir değerler zeminini berhava edecekler. Türkiye'yi AB kapısından geri çevirmenin mantığa ve hakkaniyete sığan bir gerekçesi yoktur, olamaz. Türkiye'yi, AB'nin dışında bırakmak olsa olsa yine bizzat AB'yi zayıflatacak bir karar olacaktır. İnanıyorum AB ülkeleri kendi bindikleri dalı kesmeyecekler ve Aralık ayında atılacak ilk müzakere adımını hep birlikte kutlayacağız" şeklinde konuştu. Türkiye'nin geleceğe dair planlarını tek seçenekli planlara ipotek edecek bir ülke olmadığının altını çizen Erdoğan, Türkiye'nin AB konusundaki kararlılığını her fırsatta dile getirdiğini tekrarladı. Türkiye'nin bu yoğunlaşmasının Türkiye'nin tek hedefinin AB üyeliği müzakerelerine başlamak olduğu şeklinde algılanmaması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, AB'ye sert mesajlar verdi. Erdoğan, şunları söyledi: "Herkes bilmelidirki, Türkiye kendi büyüklüğünün farkında olan bir diplomatik güce ve itibara mutlaka ulaşacaktır. Daha bundan 18 ay önce ekonomik krizlerle sarsılan, bütün piyasaları dibe vurmuş, enflasyonu tavan yapmış, siyaseti gözden düşmüş bir ülkeydik. Bugün aradan 18 ay gibi çok kısa bir süre geçmiş olmasına rağmen dimdik ayaktayız, ekonomimizi rayına geri oturttuk, enflasyonu dize getirdik, siyasete güvenirliliğini yeniden kazandırdık. Türkiye, devlet-millet bütünleşmesinden parlayan bu iradeyle bugün dünyanın 22. büyük ekonomisi haline gelmiştir".
AB'YE REST Başbakan Erdoğan, Türkiye'yi kısa bir süre içinde karanlıklardan aydınlıklara çıkaran gücün ve potansiyelin herkes tarafından iyi düşünülmesi gerektiğini ifade etti. "Milletimizin bu dinamizmini dikkate almayanlar, Türkiye'nin yakın bir gelecekte ulaştığı büyüklüğü gördüklerinde bu yaptıklarından çok pişman olabilirler" uyarısında bulunan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Biz şu anda da AB ülkeleri ile ekonomik ilişkilerimizi sürdürecek zemine sahibiz. Türkiye, dünyanın her köşesiyle ekonomik ilişkilerini geliştirme imkanına sahip bir ülkedir. AB'nin ekonomimize katacağı ilave değerleri elbette istiyoruz ama bizi üyelik fikrine sevkeden asıl bu dinamik değil. Bizim AB üyesi olmaktan asıl muradımız gelişme yolunda Avrupa kıtasının birimlerinden azami ölçüde faydayanmak ve kendi rengimizle Avrupa renklerini zenginleştirmektir. Böyle beraberliklerin dünyanın bugün en çok ihtiyaç duyduğu şey olan barış ve demokrasi kültürünün yaygınlaşmasında çok önemli işlevler üstlenebileceğine inanıyoruz. Avrupa kıtası zamanın bizi getirdiği bu kritik kavşakta verebileceği en doğru cevabın ne olduğunu hassasiyetle düşünmelidir. Türkiye, özünde temsil ettiği insani değerler ve uygarlık yolundaki parlak hamleleriyle dünyanın yakın geleceğine damgasını vuracak bir konuma mutlaka ulaşacaktır. Bugün bu milletin aydın ideallerine inanmayanlar da o günler geldiğinde kuruntuların da ne kadar haksız olduklarını görecek ve üzülecekler".
Bu arada, Başbakan Erdoğan'ın konuşmak üzere kürsüye geldiği sırada dinleyici localarındaki bir kadın Erdoğan'a 'Sayın Başbakanım ben bir anneyim. Size bir mektup vermek istiyorum' diye bağırdı. Erdoğan, hiçbir cevap vermeden konuşmasına devam ederken, kadın görevliler tarafından salon dışına çıkarıldı.