Münevver, Özgecan, Şule, Emine, Başak, Ceren… Bu isimler, birer insanlık dramının, toplumsal bir çürümüşlüğün simgeleri. Kimini en yakınları öldürdü, kimini de bir yabancı. Ancak ne olursa olsun, geriye kalan bir acı ve kayıp. Son üç yılda 1.043 kadın öldürüldü, yani neredeyse her gün bir kadın cinayeti işlendi.
Nurtaç Canan, 5 yıl önce eşinin silahlı saldırısına uğradı. Eşinin saldırısından sonra öleceğini düşünerek, son bir mesaj bırakmak için kanıyla yere "Anne, baba hakkınızı helal edin. Beni Ragıp vurdu. Kurtuldum" yazmıştı.
Ragıp Canan, tutuklandı ve 39 yıl hapisle yargılandı. Ancak yalnızca 8 yıl hapis cezası aldı ve bu cezadan sadece 3 yılını yatıp tahliye edildi. En büyük endişesi ise tahliye sonrası başlayan tehditlerin, hakaretlerin ve cezasızlık ortamının devam etmesiydi. Ragıp Canan, takılan elektronik kelepçeyi birkaç kez kırarak, sürekli olarak Nurtaç Canan’ı tehdit etmeye devam etti.
Nurtaç Canan’ın durumu, kadın cinayetleri ve şiddetinin hukuki boyutunu ele alırken, aynı zamanda bu tür vakaların tekrar yaşanmaması için hukuk sisteminde yapılması gereken reformları da ortaya koyuyor. Cezaların yetersizliği ve ceza infaz sistemindeki aksaklıklar, şiddet mağdurlarının korunmasında ciddi engeller oluşturuyor. Maalesef, kadınlar cinayetler veya şiddet olayları sonrası yalnızca fiziksel değil, hukukî ve toplumsal olarak da maruz kaldıkları şiddeti yaşamaya devam ediyorlar.
Kadın cinayetlerinin ardındaki toplumsal ve hukuki sorunlar derinleşiyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu temsilcisi Gülsüm Kav, "Ne yazık ki 2024 yılı raporumuzda son yılların en yüksek kadın cinayeti ve şüpheli kadın ölümü sadece cinayet değil sonradan cinayet olduğu anlaşılan, cinayet olduğu kanıtlanan biliyorsunuz kayıplarımız var. 6284 seferberliği başlatmış bir kadın örgütü olarak kanunun tam uygulanmasını ve çok sayıda koruma tedbiri var bunların tam olarak yerine getirilmesini istiyoruz, bekliyoruz bunun için mücadele ediyoruz” dedi.
Kadınların öldürülmesi sadece bir rakam değil, her bir kayıp, ciddi bir toplumsal sorunun yansıması. Uzmanlar, KADES gibi uygulamaların yaygınlaşmasına rağmen, koruma tedbirlerinin yeterince etkin uygulanmadığına işaret ediyor. İçişleri Bakanlığı'nın verilerine göre, 2018'de hayata geçirilen Kadın Destek Uygulaması (KADES) 7 milyon kadın tarafından indirildi.
Avukat Kardelen Yarlı, "Hem dünyada hem Türkiye'de artan cezasızlık algısı, infaz kanunlarındaki sıkıntılar, ceza sistemimizdeki sıkıntılar, eğitim seviyesinin giderek düşmesi, aile içi cinsel istismar gibi bütün bu durumlar kadına yönelik şiddeti artırıyor. Cinsiyetçi söylemler ise kadın düşmanlığına hem dünyada hem de Türkiye'de ne yazık ki körüklüyor. Bu yüzden de erkekler ya da failler demek daha doğru. Kendilerine tanıdıkları ya da tanımadıkları bir kadın üzerinde her şeyi yapabileceklerini hak olarak görüyorlar” dedi.
Kadına yönelik şiddet yalnızca Türkiye’nin değil, tüm dünyanın ortak problemi haline gelmiş durumda. Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women) verilerine göre, 2023 yılında dünya genelinde 51 bini aşkın kadın ve kız çocuğu, eşleri ya da aile bireyleri tarafından öldürüldü. Bu da, her gün yaklaşık 140 kadının ya da kız çocuğunun öldüğü anlamına geliyor.
Kadın cinayetleri ve şiddet olayları, sadece birer rakam değil, toplumların tümüne yöneltilmiş ciddi bir sorudur. Bu nedenle, toplumsal farkındalık artırılmalı ve kadınların yaşam haklarını savunmak için etkin adımlar atılmalıdır.
(NTV)