Kurban ibadeti temelinde yalnızca hayvan kesmekle sınırlı değil, aynı zamanda kurban edilen hayvanın her parçasının iyi niyetli kullanılması için sorumluluk yüklenen bir ibadettir. Bu ibadetin bütünlüğünü etin ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması, derisinin hayırlı bir iş için değerlendirilmesi ve iç organlarının çevreye zarar vermeden bertaraf edilmesi gibi süreçler oluşturur. Dolayısıyla etin her bir parçası Allah’ın rızasına uygun bir şekilde değerlendirilmelidir. Bu süreç kulluk bilinciyle gerçekleştirilmesi gereken bir teslimiyet örneğidir. Bu kapsamda kurban etinin nasıl değerlendirilmesi gerektiği merak edilen konulardan biridir.
Kurban etinin üç parçaya bölünüp, bir bölümünün kurban kesemeyen yoksullara dağıtılması, bir bölümünün akraba, tanıdık ve komşular ile paylaşılması, bir kısmının da evde yenmesini tavsiye edilmiştir. Hanefî mezhebine göre kurban etinin tamamı da evde bırakılabilir (Kâsânî, Bedâi‘, 5/80-81). Fakat maddi durumu iyi olan Müslümanların toplumda yoksulların arttığı bir dönemde kurban etinin büyük bir bölümünü hatta tamamını dağıtmaları daha uygun olur. Şâfiî mezhebine göre ise kurban etinden az da olsa fakirlere verilmesi gerekir (bkz. Nevevî, el-Mecmû‘, 8/413).
Kurban etinden yemek yapılması da sünnet olarak kabul edilir. Bayram gününün sabahında başka bir şey yemeden kurban kesimi bittikten sonra etinden yapılan kavurma ile bayram kahvaltısı yapmak Hz. Muhammed’in (s.a.v.) sünnetleri arasında yer alır. Bu davranış aile içerisindeki birlikteliği güçlendiren ve bayram coşkusunu yaşatan bir davranıştır. Bu sebeple etin bir kısmı mutlaka evdeki kişilerle beraber tüketilmelidir.
Öte yandan kurban etinin 7 kişiye dağıtılması ile ilgili inanışın bir dayanağı bulunmaz. Et 7 kişiye de dağıtılabilir, 1 kişiye de olabilir. Burada dikkate alınması gereken konu kurban etinin verildiği ihtiyaç sahibinin fakirlik durumu ve hane sayısı ile ilgilidir. Dolayısıyla kurban etinin dağıtılma şekli ihtiyaç sahiplerine göre farklılık gösterebilir.
Sünnetlerle beraber belirtilen paylaşım şekli toplumdaki birliktelik hissinin güçlenmesi açısından önemlidir. Paylaşım miktarları kesin bir farz hükmü olmamakla beraber tavsiye niteliğindedir. Sonuç olarak en iyi dağıtım biçimi dengeyi ve muhtaç kimseleri gözetmektir.