HABER

Kapat

Zaman yönetimi bilimi: Daha verimli olmanın psikolojisi

Modern dünyanın en büyük sorunlardan biri zaman yönetimidir. Birçok insan için günlük yaşamın yoğun temposu içerisinde yapılacak işleri planlamak ve önceliklendirmek kolay değildir. Bu nedenle bu süreci etkin bir şekilde ürütemeyen insanlar genelde kendilerini erteleme döngüsünün içerisinde bulurlar.

Zaman yönetimi bilimi: Daha verimli olmanın psikolojisi

Modern dünya sürekli değişen ve hızlı bir tempoya sahip olan faktörlerle doludur. Tüm bu tempo arasında erteleme davranışı ise etkili zaman yönetiminin önündeki en yaygın engellerden biridir.

Erteleme davranışı yaş, cinsiyet ya da meslek fark etmeksizin her bireyin yaşamının belirli dönemlerinde yaşadığı bir durum olabilir. Bu davranış çoğu zaman çevre tarafından yanlış şekillerde yorumlanır.

Erteleyen kişiler genellikle rahat, savsak ya da üşengeç olarak etiketlenir. Fakat bu durum yüzeyde görüldüğü kadar basit değildir. Erteleme davranışı ve yanlış zaman yönetimi çoğunlukla motivasyon ve özdisiplinle ilişkili durumlar olabilir.

Zaman algısı nasıl çalışır?

Zaman, insan yaşamının hem somut hem de soyut kavramlarından biridir. Zaman akreple yelkovanın hareketiyle ölçülebilen bir gerçeklik gibi görünse de insan zihnindeki işleyişi bundan çok daha karmaşık ve katmanlıdır. Zaman algısı biyolojik ritimlerden psikolojik deneyimlere, fiziksel ölçümlerden duygusal dalgalanmalara kadar uzanan geniş bir yelpazede incelenebilir. Her insan zamanı aynı fiziksel koşullar altında yaşasa da farklı biçimlerde hisseder ve yorumlar.

Zaman kavramı temelde üç ana şekilde ele alınabilir. Biyolojik zaman insan bedeninin kendi iç mekanizmasıyla ilgilidir. Bunlar uyku düzeni, hormon salgısı, metabolik döngüler ve hücresel yenilenme gibi süreçlerden oluşur. Vücudumuzun içsel bir saati vardır. Buna biyolojik saat ya da tıbbi olarak sirkadiyen ritim denir. Fiziksel zaman ise evrenin temel ölçülerinden biridir. Fiziksel zamanı ölçmek için saatler, takvimler, kronometreler geliştirilmiştir.

Öte yandan psikolojik zaman insanın iç dünyasında şekillenen tamamen öznel bir boyuttur. Bu zaman türü bireyin duygusal durumuna, dikkat düzeyine ve yaşadığı deneyimlerin yoğunluğuna bağlı olarak değişir. Örneğin mutlu anlarda zaman hızla akıp giderken sıkıntılı ya da stresli durumlarda dakikalar bir ömür gibi hissedilebilir. Çoğu insan için çocuklukta yaz tatilleri bitmek bilmezken yetişkinlikte ise yıllar göz açıp kapayıncaya kadar geçer. Bu durum insanın zihinsel yaşantısının zamana yüklediği anlamdan kaynaklanır.

Beyin neden erteler?

Erteleme bireyin bilinçli bir şekilde yapması gerektiğini bildiği bir işi geciktirmesi ve onu daha sonraki bir zamana ötelemesidir. Bu gecikme çoğu zaman çeşitli gerekçelerle legal hale getirilir. Bazen bu durum basit bir tembellik durumu gibi görünse de aslında çok daha karmaşık psikolojik süreçlerdir. İnsan yapılması gereken bir görevi ertelediğinde “şu an doğru zaman değil” düşüncesine sığınır.

Bu davranışın temelinde görevin kendisinden ziyade onunla ilişkilendirilen olumsuz duygular yer alır. Kişinin yaşadığı sıkılma, zorlanma, yeterince iyi olmama kaygısı, hata yapma korkusu ya da başarısız olma endişesi onu bir bekleyişe sürükler. Bu nedenle birey görevle yüzleşmek yerine kısa süreli bir rahatlama sağlayan başka bir eyleme yönelir. Buna örnek olarak sosyal medyada gezinmek, temizlik yapmak ya da hiçbir şey yapmadan zaman geçirmek verilebilir. Bu erteleme hissi anlık bir ferahlama sağlasa da uzun vadede bireyin zihinsel yükünü artırır. Bununla beraber sorumluluk duygusunu zedeler.

İnsanlar kendini geçici olarak rahatlatmak için eylemi erteler. Fakat bu erteleme zamanla daha fazla stres, suçluluk duygusu ve özsaygı kaybına neden olur. Geciktirilen işler birikir ve kişinin üzerindeki baskı giderek artar. Erteleme alışkanlığı zaman yönetimi eksikliğiyle beraber duygusal düzenleme yetersizliğiyle de ilişkilidir. Dolayısıyla sorun vakit bulamamaktan ziyade görev hakkındaki duygularla başa çıkamamaktır. Bu nedenle ertelemenin üstesinden gelmek için plan yapmak ve duygusal farkındalık geliştirmek gerekir.

İnsan beyni erteleme davranışını aslında koruma amacıyla tetikler. Dolayısıyla bu davranış çoğu zaman tembellikten değildir. Aksine beynin kişiyi stres, kaygı ve olumsuz duygulardan koruma eğiliminden kaynaklanır. Bu davranış beynin duygusal ve bilişsel bölümleri arasındaki karmaşık etkileşimde yatar. Bilhassa amigdala, prefrontal korteks ve dopamin sistemi bu süreçte önemli rol oynar.

Beynin karar verme ve planlama süreçlerinden sorumlu olan prefrontal korteks mantıklı düşünme, hedef belirleme ve uzun vadeli sonuçları değerlendirme gibi işlevleri yürütür. Bu bölge amigdala gibi duygusal tepkileri yöneten yapılarla sürekli etkileşim halindedir. Kişi bir görevi stresli ya da sıkıcı olarak algıladığında amigdala bu durumu bir tehdit olarak yorumlar. Bu da kaçınmasına neden olur. Bu sırada beyin kısa vadeli rahatlama sağlayacak bir alternatif eyleme yönelir. Bu kaçınma esnasında ise dopamin devreye girer. Beyin keyif verici bir eylem gerçekleştirdiğinde dopamin salgılar ve anlık bir tatmin hissi yaratır.

Bu davranış sonucunda beyin zor görevleri stresle ilişkilendirir. Kaçınma davranışını ise rahatlama hissiyle eşleştirir. Bu davranışın sürekli olarak tekrarlanması bu döngüyü kalıcı hale getirir. Dolayısıyla kişi farkında bile olmadan her stresli durumda erteleme davranışına yönelmeye başlar.

Erteleme davranışını tetikleyen diğer nedenler arasında mükemmeliyetçilik ve başarısızlık korkusu da yer alır. Birey yeterince iyi olmazsa düşüncesiyle göreve başlamak yerine erteler. Bu durumda da beyin potansiyel bir başarısızlığın yarattığı duygusal acıdan kaçınmayı seçer. Bu da zamanla kronik erteleme alışkanlığına dönüşebilir.

YORUMLARI GÖR ( 0 )

En Çok Aranan Haberler

Kapat