Batı Avrupa ülkeleri arasında öne çıkan Lüksemburg'un kapladığı yüz ölçümü 2.586 kilometrekaredir. Bu açıdan Avrupa'nın en küçük ülkelerinden biri olsa da refah seviyesinin yüksek olduğu ülkeler içerisinde 12. sıradadır. Ülkenin resmi adı Lüksemburg Büyük Dükalığı olarak geçer. Ülkelerin en büyük şehirleri genellikle başkentleridir. Ülkeler söz konusu olduğunda başkentleri de merak edilir.
Lüksemburg ülkesinin başkenti neresi sorusunun yanıtı, "Ülke ile aynı ismi taşıyan Lüksemburg şehridir" yanıtıdır. Lüksemburg ülkesinin başkenti, Lüksemburg şehridir. Lüksemburg şehrinin kuzeyinde Alzette Nehri, güneyinde Pétrusse Nehri ve ortasında Orta Çağ’da Franklar tarafından yapılan Lüksemburg Kalesi yer alır. Bu merkezi konumu sayesinde turistlerin de uğrak noktasıdır.
Öte yandan Lüksemburg'ta geçmişte birçok kez yönetim değişmiştir. 10. yüzyılda surlarla çevrilen şehrin günümüze kadar gelmeyi başaran tarihi mahalle ve surları 1994 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi ile koruma altına alınmıştır.
Lüksemburg, dünyanın en zengin şehirleri arasında yer alır. Bu nedenle Avrupa içerisindeki bankacılık merkezlerinden biridir. Avrupa Birliği’nin üç önemli kurumu olan Avrupa Mahkemesi, Avrupa Adalet Divanı ve Avrupa Yatırım Bankası da bu şehirde yer alır.
Ülkemizden Lüksemburg-Findel Uluslararası Havalimanı’na direkt uçuşlar gerçekleştirilmektedir. Şehir merkezine sadece 6 km uzaklıkta yer alan havalimanından şehir merkezine otobüs ya da trenle kolayca ulaşım sağlanabilir. Avrupa’nın birçok şehrinden Lüksemburg’a trenle ulaşmak da mümkündür. Bunlar arasında Paris, Trier ya da Brüksel gibi yerlerden trenle kısa sürede Lüksemburg’a geçiş yapılabilir.
Lüksemburg şehri oldukça düzenli ve bakımlı kentler arasında öne çıkar. Şehir yüksek ve aşağı şehir olarak iki bölüme ayrılır. Ville Haute adı verilen yer eski kenti, Ville Basse ise nehir kıyısını kapsar. Şehirde görülmesi gereken yerler şu şekilde sıralanabilir:
Lüksemburg şehrine Petrus Nehri üzerinden güvenli geçiş sağlamak amacıyla 1900-1903 yılları arasında inşa edilmiştir. Kemerli bir tasarıma sahip olan Adolphe Köprüsü, tren garı ile şehir merkezini birbirine bağlar. Ulusal bir sembol olarak görülen Adolphe Köprüsü, gayriresmi olarak Lüksemburg’un bağımsızlığını temsil eder. Köprünün estetik yapısı, manzarası sayesinde yıllardır turistlerin ilgisini çeken bir bölgedir.
Bu bölgenin geçmişi 963 yılına kadar dayanır. Kayalık bir alan olduğu etkili bir savunma noktası olduğu düşünülerek Kont Siegfried tarafından buraya inşa edilir. Kalenin çevresinde ise günümüzde Lüksemburg olarak anılan şehir yapılanmaya başlar. Burada bulunan tüneller UNESCO Dünya Mirası listesine alınmıştır.
Büyük Dük ve Düşes’in yaşadığı yerin geçmişi oldukça karmaşıktır. 2. Dünya Savaşı esnasında Naziler tarafından kontrol altına alınarak tavernaya çevrilmiştir. Bu süreçte sarayın mobilyaları, sanat koleksiyonu ve mücevherleri de oldukça hasar almıştır. Günümüzde hanedanın ikametgahı olması ve devlet işlerinin yürütüldüğü yer olmasının dışında ulusal resmi davetler de burada gerçekleştirilir. Yılın belirli dönemlerinde rehberli turlar ile sarayı gezmek mümkündür.
1613-1621 senesi arasında Belçika din adamları tarafından inşa edilmiştir. Katedralin 3 kulesi ve yapısına sonradan eklenen Rönesans tarzı mimari detaylar ile görünümü zenginleştirilmiştir. Dini anlamda ülkenin önemli bir yapısıdır. Katedralin öneminin bir diğer sebebi ise içerisinde bulunan mezarlardır. Büyük Dükler’in mezarları burada bulunmaktadır: John (1296–1346), Marie-Adélaïde (1894–1924), Marie Anne (1861–1942), Charlotte (1896–1985), Joséphine Charlotte (1927–2005).
Lüksemburg, Avrupa şehirlerinin arasında yer aldığından mutfak kültürü de diğer mutfaklardan etkilenmiştir. Bilhassa Fransız etkisi Lüksemburg şehrinde gözlemlenebilir. Şehirde füme et ve sosisin birbirinden farklı sunumlarıyla karşılaşılabilir. Bununla beraber alabalık, turna, kerevit gibi yerel balık türleri de yaygın bir şekilde tüketilir.
Şehirdeki temel tüketim gıdaları fasulye, patates, jambon, lahana, soğan ve diğer kök bitkilerdir. Alman kültürünün de yansımasıyla domuz etiyle hazırlanan yemekler ve yanında servis edilen patates birçok restoranda yer alır. Şehirdeki yemeklerden bir tanesi ise “Judd mat gaardebounen” adı verilen füme domuz eti, yanında haşlanmış yeşil fasulye ile servis edilen bir yemektir.