Mahkeme heyeti, sanığın tutuksuz yargılanmasına karar verirken, bu kararı duyan sanık, "Geç gelen adalet, adalet değildir denir ancak adalet, geç de olsa güzeldir" ifadelerini kullandı.
Edinilen bilgiye göre, 2024 yılının Kasım ayında Avukat S. D., hukuk fakültesinde öğrencisi olan, şu anda ise Kocaeli Adliyesi 6. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olarak görev yapan A.U.'yu ziyaret etti. İddiaya göre, sohbet sırasında S.D., Kocaeli 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde FETÖ terör örgütü üyeliğinden yargılanan R.Y. hakkında yurt dışı çıkış yasağının kaldırılması için talepte bulunulduğunu söyledi. A.U. ise söz konusu dosyanın Yargıtay'da olduğunu, bu talebin ise Yargıtay kararı sonrası değerlendirileceğini ifade etti. Bunun üzerine S.D., kendisinin de yurt dışı çıkış yasağının kaldırılması yönünde talepte bulunacağını söyleyerek odadan ayrıldı.
İddiaya göre, avukat S.D., A.U.'nun odasına 25 Kasım'da yeniden gelerek elindeki çikolata poşetini hediye olarak bıraktı. S.D. odadan çıktıktan sonra poşeti kontrol eden hakim A.U., içinde çikolata ve zarf içinde döviz banknotları olduğunu gördü. Hemen odadan çıkan A.U., bu sırada kalemde bulunan S.D.'ye poşeti iade etti ve "rüşvet" iddiasıyla suç duyurusunda bulundu.
Gözaltına alınan ve suçlamaları kabul etmeyen avukat S.D., ifadesinin ardından tutuklanarak cezaevine gönderildi. Poşetin içinde ise 2 bin 500 dolar bulunduğu öğrenildi. S.D. hakkında "rüşvet vermek" suçundan hazırlanan iddianame, Kocaeli 3. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi. İddianamede S.D.'nin 2 yıldan 6 yıla kadar hapisle yargılanması talep edildi.
Olayla ilgili görülen ilk duruşmada savunması için söz hakkı verilen tutuklu S.D., "Emekli öğretim görevlisiyim, avukatlık yapıyorum. Daha önce sabıkam yoktur. Rüşvet suçlamasını kabul etmiyorum. Rüşvet konusu felsefeme aykırı bir durumdur. Olay yanlış anlaşılmaya dayalıdır. İkimizde hukukçuyuz. Bilinçsizce yapılan bir hata var. Çantayı başkan bana verirken, 'Alın unutmuşsunuz' dedi. Keşke zarfta parmak izi alınsaydı ve benim parmak izim olmadığı görülürdü. 40 yıllık emeğim yerle bir edildi. Bütün hayatım alt üst oldu. Etik ve insani değerleri öğrencilerime anlatmaya çalıştım. Çocuğumun 3'ü de avukat, böyle bir şey yapsam onların yüzüne nasıl bakarım? Ben böyle bir suçu işlemedim, işlemem de mümkün değil. Hayatım alt üst oldu. Olayları tüm şeffaflığıyla anlattım. Kötü niyetli olsam suç üstü olmadığı için para konusunu tamamen inkar ederdim, vicdanen doğru olanı söyledim. 3 ay böyle bir suçtan cezaevinde kalacağım hayal etmezdim. Suçsuzum beraatimi istiyorum" dedi.
Olayın yanlış anlaşılmaya dayalı olduğunu söyleyen S.D., "Zaten müşteki başkan, aramızda geçen olaylar noktasında aynı minimalde şeyler söyledi. Böyle bir şey olmasaydı çantayı kalemde teslim etmezdi. Avukat İ.T.'nin yetkilendirmesiyle Kocaeli 6. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki dosyasına sunmuş olduğum dilekçenin akıbetini öğrenmek için adliyeye geldim. Müşteki başkanın, Marmara Hukuk Fakültesi ve Yalova Sosyal Bilimler Enstitüsü'nden öğrencimiz olduğunu kapıda ismini görünce anladım. Kapıyı tıklayıp girdiğimde kendisi de beni ismen tanıyarak buyur etti. Çay ve çikolata ikram etti. Dosya kapsamında müvekkilimin adli kontrol kararının kaldırılması konusunda talepte bulunacağımı söyledim. Dosyayı hatırladığını ancak Yargıtay'a gittiğini söyledi. Talepte bulunursam Yargıtay'a gönderebileceklerini söyledi. Sonra genel konularda sohbet ettik. Daha başka bir şey olmadı. İlk görüşmemiz bu kadardı" şeklinde konuştu.
Mahkeme Başkanı A.U.'nun yanına 2'inci gelişini de anlatan tutuklu sanık S.D., savunmasına şöyle devam etti:
"2. gelişimde Kocaeli'ye müvekkil ziyaretine gelmiştim, aynı zamanda Kocaeli Adliyesi'ne uğrayıp bilirkişi ve konkordato komiserliği yaptığımı bildirmek istiyordum. Arabayla oğlumla adliyeye geldik ancak araç park yeri bulamadık. Ben adliyenin önünde araçtan indim. Tramvay nedeniyle alelacele hareket ettik. Bu arada içinde Dubai çikolatası olduğunu bildiğim çantayı oğlum alelacele elime tutuşturdu. Ben o sırada telefonla adli kontrol kararını kaldırmak istediğim müvekkilimin eşiyle konuşuyordum. Oğlum park yeri aramak için devam etti. Ben adliyeye geldiğimde ticaret mahkemesinin ek binada olduğunu, burada olmadığını fark ettim. Şehrin yabancısı olduğum için ticaret mahkemesinin burada olmadığını hatırlayamadım. Adliyeye gelmişken bazı mahkemelere hileli iflas konusunda bilirkişilik yaptığımı söyledim ve 6. Ağır Ceza Mahkemesine talebimizin ne durumda olduğunu sorarak öğrenmek istedim. Kaleme girmeden önce mahkeme başkanına selam vermek istedim. İçeri girdiğimde başkan elimdeki çantaya baktı, tedirgin oldu, dikkatli bakınca açıklama ihtiyacı duydum. Dubai çikolatası olduğunu söyledim. Çantanın içindekinin çikolata olduğunu öğrenince hediye mahiyetinde kendisine vermiş mecburiyetinde bulundum. Zira ilk gelişimde bana çikolata ikram etmişti. Çantayı, masanın sağ ayağına yere koydum. Başkan bey eğilerek çantayı yerden aldı ve masaya koydu. Hatta halen başkan beyin çanta alma anını hatırlıyorum. Çanta 10 santim genişliğinde 20 santim uzunluğu civarında küçüktü"
Ardından adliyeden ayrıldığını aktaran S. D., "Oğlumu beni alması için aradım. Zaten kendisi park yeri bulamamıştı, gelip beni adliye önünden aldı. Arabaya bindiğimde çikolatayı çantadan çıkarttığımda alt tarafta bir zarf içerisinde dolar olduğunu gördüm. O an için ne kadar bir para olduğunu bilmiyordum. Oğluma parayı sorunca bana, 'Benim ve eşimin cep telefonunun kayıt ücreti. Bugün doları Türk parasına çevirip kayıt yaptıracağım' dedi. 2 bin 500 dolar olduğunu o an öğrendim. Ben kendi kendime, 'Eyvah, demek başkan çikolata çantasını bu yüzden geri verdi' dedim. Oğlum mırıldanmamı duydu, 'Baba ne çikolatası, ne başkanı, neyden bahsediyorsun?' dedi. Olanları anlattım. Oğlum gidip izah etmemizi söyledi ancak İstanbul'a yaklaştığımız için bir dahaki gelişimde başkana yanlışlık olduğunu anlatacağımı söyledim" diye konuştu.
Kocaeli 6. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı A.U.'nun yanına son gelişini de anlatan sanık S. D., "Başkanın odasına girdiğimde ayakta pencereye bakar vaziyetteydi. Ben kapıdan girince, 'Geçen sefer bir müvekkilimizi ziyarete gelmiştim' diye cümleye başladığımda başkan bey odadan çıkıp kaleme gitti. Bana bir şey demedi. Görüşmek istemedi diye düşündüm ve adliyeden ayrıldım. Başkan A.U. bana, 'Ne yüzle geldin?' diye sözler söylemiş ama ben öyle bir konuşma hatırlamıyorum. Böyle bir konuşmaya fırsat olmadı ve öyle bir konuşma geçmedi. Ben yoldayken polis aradı ve kalemle iletişime geçmemi söyledi. Olay bundan ibarettir. Olay nedeniyle çok mağdur oldum. 30 yıl boyunca öğrencilerime etik değerlerden bahsettim. Böyle bir olayın yüz kızartıcı sonuçlarını bilebilecek durumdayım. Dosyanın Yargıtay'da gönderileceğini anladım, olmayacak veya yapılamayacak bir şey için neden rüşvet vereyim. Bunu yapmam için salak olmam lazım. Suçlamaları kabul etmiyorum, adaletinize güveniyorum" şeklinde konuştu.
Tanık olarak dinlenen katip Ö.S., "Olay tarihinde masamda çalışıyordum, huzurdaki avukat bey geldi. Devamında başkan bey geldi ve avukat olan sanığa, 'Çanta sizin' diyerek uzattı. Ancak ben çantaya tam dikkat etmedim. Önce başkan bey, ardından kısa süre sonra avukat kalemden çıktı. Ardından başkan bey kaleme gelip olanları anlattı ve tutanak tutturdu" ifadelerini kullandı.
D.A., "Avukat bey kaleme geldi. Yargıtay'da olan bir dosyadan bahsetti, adli kontrol talebini kaldırma talepleri olduğunu, çıktı alıp başkan beye vermemizi, başkan beyin inceleyeceğini söyledi. Bu sırada başkan bey geldi. Elinde küçük çanta vardı. Bu çanta yaklaşık 10x20 ebatlarındaydı. Avukat bey bu sizin diyerek verdi. 'Bu sizin ,bırakmışsınız' demiş de olabilir. Aralarında herhangi bir diyalog geçmedi. Avukat bey karşılık vermedi, çantayı aldı. Başkan odadan ayrıldı, sonra avukat da ayrıldı. Ardından başkan bey gelip olanları anlattı ve tutanak tuttu.
Cumhuriyet savcısı mütalaasında, S.D'nin 2 yıldan 6 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını talep etti.
Sanık avukatları, müvekkillerinin tahliyesini talep ederek mütalaaya itiraz etti. Ayrıca avukatlar, İstanbul'da park halindeki araçlardan sık sık hırsızlık yapıldığını, bu nedenle O.H.D.'nin içinde para bulunan poşeti aracını park etmeden önce babasına verdiğini ve sanığın poşetin içinde para olduğunu bilmediğini savundu.
Babasının avukatlığını yapan O.H.D. de, "Babam hep bize doğruyu, dürüstlüğü öğretti. Bizim yaşadığı şeyin manevi zararı çok fazla. Babamı tanıyan herkes bunu yapmayacağını söylüyor. Tahliyesini talep ediyoruz" dedi.
Mahkeme heyeti, sanığın tutuksuz yargılanmasını karar vererek, duruşmayı erteledi. Tahliye kararına sevinen sanık S. D., "'Geç gelen adalet adalet değildir' denir ancak adalet geçte olsa güzeldir. Adaletinize güveniyorum" ifadelerini kullandı.
Kaynak: İHA