İSTANBUL (İHA) - İstanbul'da iki sinagog, HSBC Bank Genel Müdürlüğü binası ve İngiliz Başkonsolosluğu'na yönelik olarak düzenlenen bombalı saldırıların 3. duruşmasının 2. oturumu, Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi'nde görülüyor. Patlamalara ilişkin davanın bugünkü duruşmasında, sanıkların ifadelerinin alınmasına devam ediliyor.
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, daha önce DGM'lerin kaldırılması ve NATO Zirvesi'nin denk gelmesi nedeniyle ifade veremeyen İsmail Duru, Mehmet Helvacı, Mustafa Atlıhan, Şükrü Hakan Yiğit, Halil Ökçe, Ahmet Demir, Ramazan Tahta, Nurettin Gündüz, Servet Özcan, Hüseyin Suat Öz ve Abdulmenah Dağaç getirildi. Kimlik tespitlerinin ardından, ara karara kadar mahkeme heyeti 4 tutuklu sanığı dinledi.
Duruşmada ifade veren tutuklu sanık İsmail Duru, "Tutuklanmadan 1 ay önce evlendim. Bacanağım Feridun Uğurlu ile ilişkilendirildiğim için buradayım. Uğurlu'yu da 'Yasin' olarak tanıyordum. Bir sohbet sırasında tanışmıştık. Benim bekar olduğumu duyunca bir baldızı olduğunu, çok ahlaklı olduğunu ve evlenmek istediğini söyledi. Baldızı ile beni görüştürdü. Ben de kabul ederek baldızı ile evlendim. Kendisi düğünüme gelmediği için ona kırgındım. O yüzden çok fazla görüşmüyorduk. Sadece akrabalık bağım var. Feridun Uğurlu'nun eşi Ayşe bizi arayarak, kocasının yurt dışına gittiğini söyledi. Yalnız kaldığı için ona yardımcı olmamızı isteyerek bizi İstanbul'a çağırdı. Bir süre sonra Feridun Uğurlu da gelip eşim ile çocuklarını bizim yanımızdan aldı. Bir daha da kendisini görmedim. Feridun Uğurlu'nun patlama ile alakalı olacağı aklıma bile gelmedi. Uğurlu ile örgütsel ve fikirsel birlikteliğim olmamıştır. Bu eylemi kınıyor ve tasvip etmiyorum. El-Kaide'nin Türkiye ile faaliyeti olduğunu ben de yeni öğrendim" dedi. Kendisinin "Enes" kod ismi ile çağrılmasını ise İsmail Duru, "İsmail benim dedemin adıdır. Dedem acılar içinde kucağımda öldüğü için bu adı duymaktan rahatsızlık duyuyordum. Bu nedenle mahkemeye başvurarak Peygamberimiz'in hizmetçisi anlamına gelen 'Enes bin Maali' adını aldım. Ama gerekli görmediğim için bunu kimliğime işletmedim" şeklinde açıkladı.
Eşi ile çok kısa bir süre birlikte olduğundan bahseden Duru, "En çok zoruma giden, daha balayını bile geçirmediğim, özleminden ve hasretinden acılar içinde kaldığım eşimden uzak kalmaktı. Bu benim çok zoruma gidiyor" diyerek tahliyesini talep etti.
Suçlamaları kabul etmeyen bir diğer tutuklu sanık Mehmet Helvacı, "Suçlamaları kabul etmiyorum. İddialarla bir ilgim yok. Ne El-Kaide ne de başka bir terör örgütü ile bir ilgim var. El-Kaide terör örgütünü adını 11 Eylül saldırılarından sonra duydum. Feridun Uğurlu ile 1998 yılında tıraş olmaya gittiğim berber dükkanında tanıştım. Sadece onun ağabeyi Süleyman Uğurlu benden 500 mark borç istedi. Ben bu parayı verdim; ama bir daha paramı geri alamadım. Daha sonra da ilişkimi kestim. Vatanını milletini seven bir Türk vatandaşıyım. Ülkeme faydalı olmak için 15 senedir eczacılık yapıyorum. Sadece bizim ülkemizde değil, bütün dünyadaki terör olaylarını bütün kalbimle lanetliyorum" dedi.
"İSTANBUL'DA MEYDANA GELEN PATLAMALARLA İLGİLİ BİR CANİ OLARAK GÖRÜLMEK İSTEMİYORDUM"
El-Kaide örgütü ile hiçbir ilgisinin olmadığını belirten tutuklu sanık Mustafa Atlıhan da, "Arandığımı öğrendiğim zaman emniyete giderek teslim oldum. Çeçenistan'a insani yardım için gitme kararı aldım. Gürcistan yolu siyasi nedenlerle kapalı olduğu için, Afganistan üzerinden geçecektim. Afganistan'da yolun açılması için 1 ay bekledim. Bu sırada burada bir misafirhanede kaldım. Orada Adnan Ersöz, Habib Aktaş ve Baki Yiğit ile tanıştım. Daha sonra Çeçenistan'a gidemeyince, ülkeme geri döndüm. Başka bir ilgim yok. Kod adım denen 'Salih' benim göbek adımdır" açıklamasında bulundu.
Duruşmada, ara karardan önce son olarak ifadesine başvurulan sanık Şükrü Hakan Yiğit ise kendini şöyle savundu:
"Saldırılarla ilgim yok. İsrail ve ABD Askerleri'ne yönelik eylem yapmak için Seyit Ertul ile konuşmuştuk. Ben daha önce 2 bin 500 liraya satmak amacıyla 5 keleş, 11 de fişek almıştım. Ertul, bu silahları eylem için kullanmamızı istedi. Ben kabul etmedim. Daha sonra bu silahları dağ evine gömdük. Yakalandığım zaman silahların kendi üzerime olduğunu söylemedim. Çünkü İstanbul'da meydana gelen patlamalarla ilgili bir cani olarak görülmek istemiyordum. Bunun için silahların bana ait olduğunu söylemedim. İstanbul'daki patlamalarla bir ilgim yok, tahliyemi talep ediyorum."
Tutuklu sanıkların dinlenmesine devam ediliyor.