Tüm dünyada her sene 1 milyondan fazla kişinin ölümüne sebep olan hepatit türü hastalıklar, tıp dünyasını meşgul eden en önemli sağlık sorunlarının başında yer alıyor. Birbirinden farklı virüslerin sebep olduğu hepatitler aynı zamanda farklı çevresel faktörlere bağlı olarak da ortaya çıkar. En sık rastlanan ve dolayısıyla en çok bilinen hepatit çeşitleri, her biri başka bir virüs tarafından enfekte edilen; hepatit A (HAV), hepatit B (HBV), hepatit C (HCV) ve hepatit D (HDV)'dir.
Hepatit C virüsünün (HCV) sebep olduğu, iltihaplı karaciğer enfeksiyonudur. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de hepatit B ile birlikte, çok ciddi bir sağlık sorunu oluşturur. Virüs vücuda girdikten sonra sessiz sedasız varlığını sürdürür. Bu sırada vücudun bağışıklık sistemi başarılı olur ve virüsü yenerse, yine sessiz sedasız vücudu terk eder. Bu durumda hastalık akut yani gelip geçicidir, kişi çoğu zaman hastalığın farkına bile varmaz. Fakat özellikle HCV, kronikleşmeye meyillidir. 6 aydan fazla vücutta kalan HCV kronik kabul edilir. Hepatit C bulaşıcı bir hastalıktır. Virüsü uzun süre vücudunda taşıyan kişiler, hastalık belirtileri göstermeseler bile taşıyıcıdırlar ve hastalığı bulaştırabilirler.
Diğer hepatit hastalıklarında olduğu gibi, aşırı alkol tüketimi ya da uzun süre kullanılan bazı ilaçlar HCV'ye sebep olabilir. Aslında hastalığın sebebi bir virüstür ama ilerlemesinin, kalıcı olmasının ve ağır bir tabloyla sonlanmasının sebebi, bağışıklık sisteminin düşük direncidir. Uzun süre vücutta kalan HCV virüsü zaman içinde siroz hastalığına sebep olabilir. Bu da karaciğerin geri döndürülemez şekilde hasar görmesi anlamına gelir.
Varlığı insanlık tarihi kadar eski olan hepatit hastalığının, farklı virüslerden kaynaklanan çeşitlerinin olduğu ancak 1960'lardan itibaren keşfedilmiştir. Bugün bazıları için koruyucu aşılar geliştirilmiş olmasıyla birlikte henüz aşısı olmayan HCV gibi bazı türleri ise hala toplum için ciddiyetini koruyor. Kronik hale geldikten sonra tedavisi mümkün olmayan, ancak ilerlemesi kontrol altına alınabilen HCV, toplumun hastalık hakkında yeterince bilgi sahibi olmasıyla önlenebilir.
HCV etkili şekilde tedavi edilmezse, karaciğerde sertleşme, büzüşme ile karakterize olan siroz hastalığına sebep olabilir. Bilim insanları dünyadaki HCV taşıyıcılarının sayısının tahminen 170 milyon olduğunu, ülkemizde ise 7 milyon taşıyıcı olduğunu söylüyor. Bir şekilde vücuduna Hepatit C virüsü alan kişilerin yaklaşık % 20'si 6 ay içinde tamamen iyileşirler. Geri kalan %80'de ise sonunda kansere de dönüşebilecek olan siroz gelişir.
Kronik HCV hastalığında ilerleyen zamanla birlikte kanser oluşumu her zaman için mümkündür. Özellikle alkol alan erkek ve yaşlı hastalarda bu ihtimal çok daha yüksektir.
HCV, virüsü taşıyan kişinin kanının, sağlıklı kişinin kanına temas ederek vücuduna girmesiyle bulaşır. Normal şartlarda oldukça güç olan bu şekilde bir bulaşma, bazı durumlarda kaçınılmaz olabilir. Hepatit C nasıl bulaşır sorusuna cevap olarak şu yollar gösterilebilir;
Uyuşturucu bağımlıları ve sağlık sektöründe çalışanlar bu tehlikeyle her zaman karşı karşıya kalırlar. Damar içi (intervenöz) uyuşturucu kullanan bağımlıların ortak enjektör kullanımları ya da hemşirelerin hastaya iğne yaparken enjektörü yanlışlıkla kendilerine batırmalarıyla hepatit C virüsü almaları olasıdır.
Hastalığın cinsel yolla bulaşma riski son derece düşüktür. Ancak çok eşli cinsel ilişkilerde, bu yolla bulaşan başka hastalıkların mevcudiyetinde ve eşlerden birinin HIV (AIDS) taşıyıcısı olması halinde risk yüksektir. Sadece kanın kana temasıyla bulaştığı bilinen HCV, vücut sıvılarıyla bulaşmaz. Öte yandan korunmasız, çok eşli cinsel ilişkilerde ve özellikle eşcinsel ilişkilerde bulaşıcılık riskinin arttığı görülür. Tek eşli ve heteroseksüel ilişkilerde rastlanmayan bu artışın, farklı cinsel ilişki tercihlerinden ve bu ilişki sırasında meydana gelen yırtık, kanamalardan kaynaklandığı düşünülüyor. Sadece prezervatif kullanmak bile hastalığın cinsel ilişkiyle bulaşma riskini ortadan kaldırabilir.
HCV taşıyıcısı annelerin bebeklerine doğum sırasında virüs geçişi olabilir. Anne sütünden HCV bulaşmaz. Fakat HCV taşıyıcısı annenin meme başındaki çatlaktan sızan kan ve iltihap göz ardı edilmemelidir.
Kaynağı bilinmeyen ve gerekli kontrollerden geçirilmeyen kanların nakilleri ve nakil sırasında kullanılan ekipmanların ortak kullanımı hastalığın bulaşma olasılığını artırır.
HCV taşıyıcısı kişiden alınan organın nakledildiği kişiye virüs bulaştırma ihtimali çok yüksektir. Her ne kadar bu gibi büyük operasyonlarda gerekli kontrol ve tetkikler en hassas şekilde yapılıyor olsa da, nakilden sonra da hastanın 1 sene boyunca HCV yönünden takibi yerinde olur.
Sağlık personelinin HCV hakkında yeterince bilgi sahibi olmadığı, hastaların HCV taramasından geçirilmediği ve ekipmanın hijyen şartlarını sağlamadığı kapalı ve kalabalık ortamlarda, hemodiyaliz hastalarında HCV bulaşma riski yüksektir.
Kullanılan aletlerin gerektiği şekilde sterilize edildiğinden emin olmak gerekir.
Her gün onlarca insanın kullandığı aletlerle yapılan ve minik de olsa kanamaların olabildiği bu uygulamalar, kan yoluyla bulaşan HCV dışında başka pek çok hastalığın bulaşması açısından da risk teşkil eder.
Hastalık nadir de olsa diş fırçası ya da tıraş bıçağı gibi kişisel hijyen ürünleriyle de bulaşabilir. Bunun için her iki kişide de açık yara olması gerekir. Virüsün vücut dışında uzun süre yaşama şansı olmadığından bu şekilde bulaşma ihtimali düşüktür.
Hepatit C öpüşmekle, tokalaşmakla, öksürmekle, hapşırmakla, çatal kaşıkla ya da havuzdan, tuvaletten, havadan, havludan bulaşmaz. HCV taşıyıcısı bir kişiyle aynı evde yaşamanın ya da aynı ortamda birlikte çalışıyor olmanın bulaşıcılık açısından bir sakıncası yoktur.
Bütün bu risk faktörlerinin yanı sıra HCV hastalarının %10'unda hastalığa neyin sebep olduğu bilinemez.
HCV sadece kandan kana bulaşır. Tükürük alışverişiyle ya da havadaki tükürük partikülleriyle bulaşmaz. Ancak ağızda ya da dişlerde gözden kaçan açık yaralar, çürükler, apse bulunması ihtimali de göz ardı edilmemelidir.
Akut dönemde pek de ayırıcı bir tanı değildir. Her hastada rastlanmaz. Halk arasında hepatit hastalıklarının tümünü "sarılık" olarak değerlendirmek gibi bir eğilim olduğundan, ciltte ve göz bebeklerindeki sararma belirtisi, sağlık kurumlarına başvurunun başta gelen sebepleri arasındadır.
Bağışıklık sistemi tarafından vücuda giren her yabancı mikroorganizmaya verilen ilk tepki vücut ısısının yükselmesidir. Hastalığın başlangıç evresinde fark edilemeyecek kadar küçük yükselmeler söz konusu olur. Çoğu hasta farkına bile varmadan hastalığı atlatır.
Ateş Hakkında Daha Fazlası İçin: Ateş Neden Olur, Nasıl Geçer? Bazı Doğal Tedavi Yöntemleri
Karaciğer hasarının bir sonucu olarak sindirim sekteye uğrar. Mide ağrıları, bulantı ve hatta kusmaya sebep olur. Bu belirtilerin çoğu da öncelikle basit bir soğuk algınlığını ya da gribal bir enfeksiyonu akla getirir. Bu yüzden hastalar bu şikayetler sebebiyle doktora gitmez, belirtilerin geçmesini beklerler.
Virüsün uzun süre vücutta kalması ve hastalığın kronik hale gelmeye başlamasıyla karaciğer hasar görebilir. Vücuttaki en önemli görevi toksik maddeleri filtre etmek olan karaciğer hasar gördüğünde ise görevini yapamaz ve idrar rengi koyulaşır.
Hastalığa sebep olan virüs bağışıklık sistemini fazlasıyla meşgul eder. Bütün enerji virüsü vücuttan atmaya harcanır ve kişi halsiz kalır.
Hastalığın yıllar içinde ilerlemesiyle, hastalarda iltihaplı eklem romatizmaları oluşabilir.
Başlangıçta şikayete sebep olmayan ve dinlenmekle geçen yorgunluk hali, hastalığın ilerlemesiyle daha da artar.
Siroz Hakkında Detaylı Bilgi İçin: Siroz Tanısı Nasıl Konur? Evreleri Nelerdir? Korunma Yolları
Pek çok vakada belirtiler ancak hastalık ilerlediği ve karaciğerde hasara sebep olduğu zaman ortaya çıkar. Durum böyle olunca özellikle kanla temas etmek zorunda kalan mesleklerde çalışanların düzenli olarak HCV testi yaptırmaları çok önemlidir. Kan nakilleri ve kan ürünlerinin kullanıldığı durumlarla diyaliz sırasında dikkatli olmak ve karaciğer fonksiyonlarının düzenli olarak takibi hayati önem taşır.
Normal şartlarda 20 ila 30 yıl hiçbir şikayete sebep olmadan sinsi bir şekilde ilerleyen HCV, alkol ve sigara kullanan hastalarda siroz oluşumunu hızlandırdığı için, belirtiler daha erken ve daha şiddetli bir biçimde kendini gösterir.
Aslında Hepatit C'nin tespiti için tek bir testten söz edilemez, bunun için farklı testler vardır. HCV vücuda girdiğinde, bağışıklık sistemi harekete geçer ve virüsü vücuttan atmak için antikorlar üretir.
Rutin doktor kontrollerinde karaciğer enzim testleri normalin dışında çıkanlar, 10 yıl öncesine kadar kendisine kan nakli yapılanlar, kan nakli yapıldıktan sonra kan veren kişinin HCV olduğunu öğrenenler, 10 yıl öncesine kadar kendisine organ nakledilenler, sağlık alanında çalışan herkes, özellikle çok eşli ve korumasız cinsel ilişki yaşayanlar, diyalize giren ya da hemofili gibi kan ürünü kullanmayı gerektiren hastalığı olanlar Hepatit C tarama testi yaptırmalıdır.
Hastalık çoğunlukla kronik dönemde teşhis edilebildiğinde, interferon ve ribavirin türü anti-viral ilaçlarla tedavi yoluna gidilir. Fakat her hastada uygulanan standart bir prosedür yoktur. Öte yandan yeni yapılan çalışmalarla elde edilen ve daha uzun süre etkili olduğu keşfedilen peginterferonun ribavirinle birlikte kullanılmasıyla elde edilen başarı oranı yüksektir. Peginterferonla birlikte ribavirin kullanılarak tedavi edilen ve iyileşen hastaların kanında HCV'nin tamamen ortadan kaybolduğu gözlenmiştir. Bazı hastalarda ise anti-viral tedavi istenen sonucu vermez, kandaki virüs oranının düşmesini sağlamaz. Fakat yine de siroz ve daha ileri zamanlarda görülebilecek karaciğer kanseri riskini azalttığı görülür.
Tedavi genel olarak 6 ay ila 1 yıl arasında sürer. Bu süre, hastalığa sebep olan virüsün gen yapısına göre değişebilir. Genotip 1 virüslerin tedavisi 1 yıl sürerken, genotip 2 ve genotip 3 virüslerin tedavisi 6 ayda tamamlanır. Tedavi genotip 2 ve genotip 3 virüslerde daha başarılı sonuçlar verir. Tedavinin başarısını etkileyen bir diğer etken de hastalığın karaciğerde yarattığı tahribatın boyutlarıdır.
Çok geç teşhis edilen, karaciğerde büyük hasara sebep olmuş ve anti-viral ilaç tedavisine yanıt vermeyen vakalarda ise karaciğer nakli gerekir. Karaciğer nakli sanıldığı gibi kadavradan alınan bütün karaciğerin hasta olanla değiştirilmesi değildir. Hasta karaciğer tamamen çıkartılır ve yerine canlı vericiden alınan sağlıklı karaciğer parçası yerleştirilir. Karaciğerinin bir parçasını veren donörün karaciğeri kısa zamanda kendini yeniler ve yaşantısını sağlıklı bir şekilde sürdürür.
Hepatit C kronik hale geldiğinde yani vücutta 6 aydan uzun süre kaldığında, tedavisi oldukça güç ve pahalı bir hastalıktır. Hastalıktan korunmak, tedavi olmaktan çok daha kolaydır. Bu da halkın hastalık hakkında yeterince bilgi sahibi olması ve bulaşma yollarını öğrenmesi ile mümkün olabilir. Hastalığın mümkün olan en kısa zamanda teşhis edilmesi, tedavinin başarıya ulaşmasında en önemli etken. Nadiren belirti veren HCV'nin teşhisinde, özellikle risk altındaki kişilerin düzenli olarak kan tahlillerini yaptırarak karaciğer enzimlerini kontrol ve takip etmeleri çok yararlı olur. AIDS ya da diyabet gibi bağışıklık sistemini baskılayan başka hastalıkların varlığında, yaşlılarda, ekonomik sebeplerle yeterince iyi beslenemeyen kişilerde ise virüs daha uzun süre vücutta kalır ve çoğalır. Teşhis konduktan sonra hastalığın tedavisi, doktor tarafından hastalığın aşamasına göre planlanır.
Sağlıklı çalışan bağışıklık sistemi, virüsü 6 ay içinde etkisiz hale getirir ve hastalık kendiliğinden iyileşir. Fakat durum çoğu zaman böyle işlemez ve hastaların çok büyük bir bölümünde bağışıklık sistemi virüsü yenemez. Böylece kronikleşen HCV ciddi bir hastalık haline gelir. Tedavi edilmezse zaman içerisinde karaciğerde giderek büyüyen yaralara, karaciğer yetmezliğine, siroza, karaciğer kanserine ve ölüme bile sebep olabilir.