Tüm meyve ve sebze türleri olgunlaştıktan sonraki süreçte önce açık, daha sonra ise koyu renk almaya başlar. Ardından belli bir zaman geçtikten sonra ya da çeşitli durumlara bağlı olarak çürüme süreçlerine girerler. Çürükler oluştuktan sonra meyvelerin ve sebzelerin üzerinde daireler şeklinde gri beyaz renklerde sporlar meydana gelir. Hasta olmuş olarak değerlendirilen bu meyveler hasattan önce düşerler ya da ağaçların üzerinde kurur, buruşur, dallara asılı kalarak bir anlamda mumyalaşırlar.
Meyvelerin iç kısımları çürür ve dış kısımları siyah renk alır. Hastalıklı olan meyvelerde, meyve yumuşak çekirdeklilerden ise siyah çürümeler oluşur. Bu tür durumlarda gri renkte küfler oluşmaz. Çiçek gözlerinin çevresinde zamk oluşur ve gözler kuruyarak meyvenin taze kalmasına engel olur. Meyveler ve sebzeler, bahar aylarında bile olunsa sanki don olayından hasar görmüş gibi kurur ve kararır.
Yumuşak çekirdekli ve taş çekirdekli olan meyvelerde meydana gelen mantarlar hastalıklara neden olurlar. Mantarlar sadece meyvelerin çürümelerine değil, çiçeklerinin çürümesine ve kurumasına da yol açarlar. Taş çekirdekli çevrelerde dallar ve uçlar kurur. Mantarlar meyvelere bu şekilde büyük zarar verir. Meyvelerin çürümelerini engelleyebilmek için alınması gereken önemler ve meyvelerin çürümesine yol açan çeşitli nedenler bulunmaktadır.
Sebzeler ve meyveler çeşitli mikroorganizmalar ve bakteriler tarafından besin olarak kullanıldıkları için çürüme süreçlerine girerler. Meyvelerin çürümesine neden olan bir diğer etken ise etilen gazı olarak tespit edilmiştir. Etilen gazı domates, elma, muz gibi diğer besinlerde yer aldığı için farklı türde meyvelerin bir arada saklanması çürüme sürecini hızlandırabilmektedir.
Bakterilerin beslendiği meyveler başka canlılar tarafından tüketilemez hale gelirler. Bu yüzden çürüme sürecinin önüne geçebilmek için meyvelerin doğru bir şekilde saklanması ve bazı hususlara dikkat edilmesi gereklidir. Meyveleri saklama koşulları ile ilgili bazı püf noktalar şunlardır:
Meyvelerin çürümelerine neden olan çeşitli çevresel ve biyolojik faktörler bulunmaktadır. Bunlardan bazıları şunlardır: