TESS bugün SpaceX ile uzaya fırlatılacak.
NASA'nın çılgın buluşu insanlığın hayatını böyle değiştirecek!
NASA'nın Laurel Labaratuvarı'nda tasarlanan Parker Solar Probe, Güneş'e en fazla yaklaşan uzay aracı olacak.
Küçük bir otomobil büyüklüğündeki uzay aracı NASA tarafından geçtiğimiz aylarda tanıtılmıştı. NASA tarafından yapılan yeni açıklamasa ise temmuz ayında uzaya fırlatılarak şimdiye kadar Güneş'e en çok yaklaşan uzay aracı unvanını kazanacak Parker Solar Probe isimli uzay sondası aracılığıyla gönüllüleri isimlerini Güneş'e göndermeye davet etti.
İnternet üzerinden ücretsiz başvuranların adlarının uzay aracındaki bir mikroçip aracılığıyla Güneş'e gönderileceği kaydedildi. "Hottest Ticket" isimli projeye katılımların, 27 Nisan 2018 tarihinde sona ereceği açıklandı.
Güneş'in dış çeperinin iç kesimlerden neden yüzlerce kat daha sıcak olduğu hâlâ bir sır. En fazla 1371 derecelik sıcaklığa dayanıklılık sağlayabilmesi için karbon kompozit ısı kalkanı ile donatılan uzay aracı güneşin atmosferi olarak bilinen taç küreyi inceleyecek ve nasıl ısındığına ilişkin veri toplayacak.
Güneş'e 7 milyon km uzaklıkta tur atabilecek. 140 milyon km uzaklıktan Dünya'daki bilim insanlarına bilgi gönderebilecek.
Uzay aracı adını Güneş'in plazma parçacıklarını bir rüzgar gibi uzaya saçtığı teorisini 1958'de geliştiren Eugene Parker'dan alıyor.
Bu adım NASA açısından bir ilk. Zira NASA ilk defa bir uzay aracına hayatta olan bir bilim insanının ismini verdi.
Uzun yıllardır üzerinde çalışılan bu özel teknoloji insanlığın hayatını toptan değiştirecek!
NASA’da görevli bilim insanları, insanlığın bir gün Mars’a gitmesinde büyük rol oynayacak iyon püskürtücülü roketi icat ettiklerini açıkladı. Peki bu ne anlama geliyor?
Sistem uzay yolculukları için rekor hızlara ulaşmayı garantiliyor ve iyon roketinin kullanılacağı ilk tam teşekküllü yolculuk Mars’a doğru olacak.
Projenin baş mimarlarından Alex Gallimore, Space.com’a yaptığı açıklamada, “X3’ün 100 kW’tan fazla güce sahip olabileceğini gösterdik. Bugüne kadar herhangi bir plazma iticisinin elde ettiği en yüksek itme şiddeti olan 5.4 Newtonluk itme kuvvetine ulaşmayı başardık” açıklamasında bulundu. Önceki itiş gücü rekoru 3.3 Newton olarak ölçülmüştü.
Gaiadergi'nin haberine göre iyon püskürtücülü itici roketler, daha az yakıtla daha çok itiş gücü sağlıyorlar. Yani daha az yakıt çok daha uzun mesafeler kat edilebiliyor. Dolayısı ile roketlerin yakıt tankları küçülüyor ve daha düşük riskli hafif seyahatler mümkün oluyor. X3 sistemi, mevcut olan ve saniyede 5 kilometrelik hızlara ulaşan sistemlerden 8 kat daha hızlı yani saniyede 40 kilometrelik bir hızdan söz ediliyor. Ufak bir hesapla mevcut sistemlerin saatte 18.000 kilometre, X3’ün ise saatte 144.000 kilometrelik hızlara sahip olduğunu söyleyebiliriz.
NASA'dan uçağın düşme anına ait sıra dışı görüntüler
NASA 33 yıl aradan sonra yeniden uçuş testindeki kazayı dünyayla paylaştı. Uçak yere bakın nasıl çakılıyor? İçerisinde neler oluyor?
Uçak önce sola doğru kayıyor; ardından sol kanat yere temas ediyor ve kanat kopuyor.
Kanadın kopmasıyla birlikte her yer toz duman oluyor ve ardından uçak alev topuna dönüyor.
Şimdi de farklı bir açıdan uçak kazasına bakalım. Uçak yere kontrollü bir şekilde inemiyor ve sol kanat önce yerle temas ediyor.
İşte kanadın yere temas ettiği an...
Uçağın kanadının yere temas etmesinin ardından alev topuna döndüğü an...
Peki uçağın içinde neler oluyor dersiniz? 1984 yılında çekilen görüntüler biraz bulanık görünüyor; ancak test sırasında uçağın içinde kullanılan cansız mankenler kazanın şiddetini gözler önüne seriyor.
Henüz kaza meydana gelmemiş ve mankenler yerli yerinde görünüyor.
NASA'nın bu testi yapmasındaki amaç kaza anında uçağın nasıl yakıt deposundan alev aldığı, ne derece etkili olduğu ve içindeki yolcuların nasıl zarar gördüğünü anlamak...
Bu testte NASA, sadece uçağın kanatlarının kopmasını bekliyordu; ancak işler pek de planlandığı gibi gitmedi.
NASA, bu testler sayesinde uçak kazalarıyla ilgili önemli bilgiler topluyor ve bu da olası uçak kazalarının en az hasarla atlatılmasını sağlayacak.
Belki sık sık, belki ara sıra uçaklarla uzun yolculuklar yapıyoruz. Peki ama uçakların büyük sırlarından haberiniz var mı? İşte uçaklarla ilgili çok az insanın bildiği ve öğrenildiğinde 'yok artık' dedirten o gerçekler...
Havadayken pek hissetmiyoruz; ancak uçağa kötü hava koşullarında sık sık şimşek çarpar.
İki pilot uçuş sırasında asla aynı yemeği yemez. Biri zehirlenirse diğerinin sağlığı açısından risk almamak için bu uygulamaya gidiliyor. Sözgelimi bir pilot tavuk yediğinde diğeri köfte yer.
Tuvaletlerin kilitleri dışarıdan açılabilir.
Uçakta her yolculuk bir ya da iki saat sürmüyor. Çok daha uzun süreli yolculuklarda pilotlar uçuş esnasında uyuyakalabiliyor.
Kimse bu gördüklerinizi yıkamıyor. Tek kullanımlık!
Hostesler yemek servisi için geceyi beklemeyi tercih edebilir. Böylece hem daha fazla insanın uyuduğu saatlere gelinir ve bu sayede iş yükü daha azdır.
Koridordaki ışık acil durumlarda dışarı çıkmaya yardım ediyor.
Uçuş sırasında verilen kulaklıklar... Onları kimse yıkamıyor.
Acil durum kapılarından yolcular çıkmadan uçuş görevlileri çıkamaz.
Bazı havayolu çalışanlarına uçak kalkana kadar ödeme yapılmıyor. Kalkış yaparken ne kadar başarılı olduklarına bağlı ödeme alıyorlar.
Aslında oksijen maskeleri sadece 15-20 dakikalık ihtiyacı karşılayabiliyor.
Uçağın içerisinde kanatlarda kaç tane vidanın eksik olabileceği ile ilgili bir kılavuz bulunmakta.
Genellikle yolcular acil durum can yeleklerini uçaktan çalıyorlar. (Yani oturduğunuz koltuğun altında bir can yeleği olmayabilir)
Havadayken içeceklerin tadı daha güzel gelir. Çünkü alçak basınç içeceklerin içindeki şekerin daha fazla ortaya çıkmasını sağlar.
Bu yüzden daha tatlı gelen domates suyu uçuşlarda en çok tercih edilen içeceklerdir. Havada oluşan bulantıya iyi geldiğinden sodalar da tercih edilir.
Havayolu şirketlerinin garip tasarruf yöntemleri var. Buna ne güzel örnek, American Airlines, menülerinden bir zeytin çıkararak bir defada 40 bin dolar tasarruf etti.
Bilinenin aksine uçaklarda tenefüs ettiğiniz hava en temiz havadır. Uçaklarda hastanelerde kullanılan hava filrteleme teknolojisi kullanılır.
Tabii ki bu mikrop barındırmadığı anlamına gelmez ama her zaman en temiz hava uçaklardakidir.
Uçuşlardaki kazaların yüzde 90’ından fazlası iniş ve kalkış sırasında olur. Uçuş sırasında kaza olma olasılığı çok nadirdir.
İniş ve kalkışlarda bu yüzden insanların yerinde oturması ve kemerlerini takması zorunludur.
Can güvenliğinin yanı sıra uçuş öncesi yolcuların ağırlığı hesaplandığından iniş ve kalkışlarda iniş ve kalkışlarda bir kaç yolcunun aynı anda yer değiştirmesi uçağın dengesinde değişimlere yol açabileceğinden yolcuların yerlerine otruması zorunludur.