Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum sosyal medya hesabından bir yazı paylaştı. Uçum, 'Hukuk notları 2' başlıklı paylaşımında önemli değerlendirmelere yer verdi.
Uçum'un açıklamaları şu şekilde:
"Batıcı evrensel hukuk oyununun bitmesi gibi evrensel hukuka dayandığı iddia edilen monist (tekçi) hukuk anlayışının sahteliği de deşifre oldu.
Monist hukuk tezi her ülkenin hukuk düzeninin aynı temel kurumlara ve ilkelere dayanması gerektiğini iddia eder. Bu bakış toplumsal ve siyasi meşruiyeti dışlayan bir hukuk mühendisliği olup hukuk toplum çatışmasına yol açar.
Hukuku var eden tarihsel, coğrafi iktisadi, kültürel ve sosyal şartlar her ülkenin milli hukukuna özgünlük katar. Ülkelerin pozitif hukuku, hukuk üretimini belirleyen şartları nedeniyle farklı esaslara sahip olur. Dolayısıyla monist hukukun objektif koşulu yoktur.
Monist hukuk için iradi (subjektif) koşul da yoktur. Çünkü bir çok ülke egemenlik stratejileri için iç ve dış olmak üzere ikili (dualist) hukuk kullanıyor. Buna karşın Batı egemenleri, kontrol altına almak istedikleri ülkelere monist hukuku dayatıyor. Avrupa Birliği’nin Doğu Avrupa ülkelerine ve Türkiye’ye yapmaya çalıştığı tam da buydu.
Monist hukuka örnek gösterilen ve kaldırılması gereken Anayasa m. 90 hükmü bu dayatmanın bir delilidir. Hak ve özgürlüklerle ilgili uluslararası sözleşmelerin çelişki halinde kanuna üstün tutulmasını içeren bu hükmün benzeri Avrupa’da Türkiye’den başka dört ülkede var: Çek Cumhuriyeti, Hırvatistan, Romanya ve Bulgaristan. Böyle bir hükmün Almanya ve Fransa dahil 50 Avrupa ülkesinde bulunmaması monist hukuk hilelerinden biri. Ayrıca Macaristan ve Polonya’da AB hukukuna aykırı kararların monist hukuk dayatmasına baş kaldırı olduğu görülüyor.
İşlerine gelmediği için bir monist hukuk kurumu olan Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin son dönem kararlarına başta ABD, batıdan bir çok devlet karşı çıktı. Hatta “UCM Afrika ülkeleri vb. için kuruldu” beyanıyla UCM’nin batı emperyalizminin yayılması için kurulduğu itiraf edildi. Tüm bunlar insanlığa monist hukuk üzerinden kurulan tuzağı iyice teşhir etti. Özetle monist hukukun herkesin uyması gereken küresel gerçeklik olduğu iddiası emperyalist bir aldatmadır.
Konu hak ve özgürlükler olsa bile bir monist hukuk bakışı yok. Evet uluslararası insan hakları hukuku öğreti olarak vardır ancak dünya genelinde uygulanan bir pozitif hukuk düzeni olarak yoktur.
Ulusal yargılar, uluslararası insan haklarını iç hukuklarının parçası olduğu ölçüde ve kapsamda uygular. Uluslararası (Amerikalılar-arası ve Avrupa) insan hakları mahkemeleri ise bağlı oldukları uluslararası sözleşmelere göre karar verir. İşin aslı ulusal ve uluslarararası yargısal pratikte referans alınan ve monist hukuk yaklaşımına dayanan bağımsız bir uluslararası insan hakları düzeninin olmadığıdır.
Bugün egemen milli devletler bakımından görünürde ikili bir pozitif hukuk düzeni var. Birincisi her devletin ulusal mevzuatından yani pozitif hukukundan oluşan iç hukuk düzeni. İkincisi çok taraflı uluslararası sözleşmelerden oluşan dış hukuk düzeni. Olgusal duruma bakıldığında milli devletler iç hukuk düzenini güçlendirirken uluslararası sözleşmelere dayanan dış hukuk düzeni çöküyor.
Bunun ana sebebi batıcı evrensel ve monist hukuk yaklaşımının emperyalist projeler için araç olduğunun açığa çıkması ve bu nedenle objektif bir etki yapamamasıdır. Bu gerçekle yüzleşen bir çok milli devlet iç hukuk düzenlerini güçlendirerek kendilerini koruma yolunu seçti. Türkiye özellikle 16 Nisan 2017 Anayasa değişikliğiyle birlikte hukuk perspektifini iç hukuk düzenini geliştirmek olarak belirledi. Yeni anayasa yaklaşımının da bu perspektifte olacağına şüphe yoktur.
Türkiye’nin bağımsızlığı için hukuk alanındaki temel görev milli hukukun, emperyalistlerin ve iç uzantılarının hukuk görünümlü saldırılarına karşı korunması ve güçlendirilmesidir. Bu kapsamda hukuk istismar edilerek hamle yapılan yetki devri ve bölücülük gibi yaklaşımlara ve bunların meşrulaştırılması oyunlarına karşı net ve kararlı bir dil kullanmak da iç hukuku güçlendirmenin bir gereğidir"