Göz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Hafize Gökben Ulutaş, Glokomun tedavi edilmediği takdirde kalıcı görme kaybına yol açabileceğine dikkat çekerek, erken tanı ve tedavi sürecinin hayati önem taşıdığını vurguladı.
9-15 Mart Dünya Glokom Haftası kapsamında açıklamalarda bulunan Bursa Şehir Hastanesi’nde görevli Göz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Hafize Gökben Ulutaş, glokomun göz içi basıncının yükselmesi sonucu göz sinirlerinde ilerleyici hasar ve kayıpla sonuçlanan bir hastalık olduğunu dile getirdi. Glokomun halk arasında Karasu hastalığı olarak da bilindiğini vurgulayan Doç. Dr. Ulutaş, görme kaybı nedenleri arasında kataraktan sonra ikinci sırada yer aldığı bilgisini verdi.
Glokom için risk altında olanları sıralayan Doç. Dr. Ulutaş, "Özellikle göz içi basıncı yüksek olan, ailesinde glokom öyküsü olan, diyabet, düşük kan basıncı ya da yüksek kan basıncına sahip hastaların yanı sıra kalp damar problemi olanlar, sigara kullanan hastalar da glokom açısından daha fazla risk altındadır. 40 yaşın üstündeki hastalarda risk artmakta ancak 60 yaş üzerinde bu risk daha fazla görülmektedir. Ayrıca gözlük kullanan yüksek miyopi ya da yüksek hipermetropisi olan hastalar da risk altındadır. Kortizonun göz damlası olarak kullanımı ya da sistemik kullanımında da glokom riski artmaktadır. Yine göz travmaları da glokom açısından risk oluşturmaktadır" dedi.
Glokomun genellikle sinsi seyreden bir hastalık olduğunu ve ileri evrelere kadar bulgu vermediğinin altını çizen Doç. Dr. Ulutaş, "İleri evrelerde ise hastalarda görme bozuklukları, görme alanı defektleri, gece görme problemleri yaşanmaktadır. Bazen kapalı açılı glokom dediğimiz daha nadir görülen ancak çok şiddetli göz ağrısına neden olabilen, ani, göz içi basıncının çok yükselmesiyle başvuran hastalarımız da olmaktadır. Bunlarda eş zamanlı mide bulantısı, kusma şikâyetleri olmakta ve görme bulanıklıkları gelişmektedir. Bu hastaların da acilen bir göz hekimine başvurup hemen tanısını koyup tedavisinin başlanması gerekmektedir" dedi.
Glokomun kesin bir tedavisinin olmadığını vurgulayan Ulutaş, "Tedavide bizim amacımız hastaların mevcut görmesini korumak ve hastalığın ilerlemesini durdurmaktır. Tedavide göz damlaları kullanmaktayız. Ancak damlalarla göz içi basıncını düşüremediğimiz durumlarda veya hastanın damlaları tolere edemediği, alerji geliştirdiği ya da damlatamadığı durumlarda lazer ve cerrahi tedavileri de hastalığın durumuna göre tercih etmekteyiz" dedi.
Glokomdan korunmak için yapılabileceklere dair tavsiyelerde de bulunan Ulutaş, sözlerine şu şekilde devam etti:
"Özellikle 40 yaşından sonra rutin göz muayenelerini aksatmamalıyız. Ailemizde glokom öyküsü varsa ya da glokom açısından riskleri taşıyorsak bu muayeneleri daha sık yaptırmalıyız. Yine şeker hastalığı, düşük tansiyon ya da yüksek tansiyon gibi sistemik hastalıklarımız varsa bunların düzenlenmesi önemlidir. Kortizon kullanıyorsak bu göz muayenesi sıklığını arttırmalıyız ve gözümüzü yaralanmalardan korumalıyız" dedi.
(İHA)