LONDRA (İHA) - İngiliz gazetelerinde, Pakistan'da yakalanan El Kaide zanlısının bilgisayarında yer alan bilgiler ışığında, ABD ve İngiltere'de artırılan güvenlik önlemleri konu ediliyor.
Pakistan yetkilileri, finans merkezlerine yönelik saldırı istihbaratının, Pakistan'da yakalanan bir El Kaide zanlısının bilgisayarında yer aldığını açıklamıştı. Times gazetesi, aynı kaynağın Londra'daki Amerikan kuruluşlarını da hedef gösterdiğini yazdı.
Manşetten verilen haberde, İngiliz hükümetinin, güvenlik koordinasyon birimini harekete geçirdiği belirtiliyor.
Times, Londra'daki Amerikan hedefleri arasında; Citi Group, Bank of America ve Merril Lynch adlı bankaları sayıyor.
Sözkonusu şirketlerin güvenlik önlemlerini artırmaları yönünde uyarıldıkları belirtilen haberde, İngiltere'nen bu tür saldırılara karşı bir süredir zaten teyakkuzda olduğu da hatırlatılıyor.
Aynı konuyu manşetine taşıyan Daily Telegraph ise, İngiltere'deki güvenlik önlemlerinin Amerika'dakilerden farklı olduğunun altını çizdi. Gazete, İngiliz hükümetinin, alarm durumunu, Amerika'daki gibi turuncu, kırmızı renklerle tanımlamaktan kaçındığını, bunun gereksiz paniğe neden olduğunun düşünüldüğünü söyledi.
Financial Times da, Amerika ve İngiltere'deki alarm durumuna neden olan istihbaratı mercek altına aldı. Gazete, Pakistan güvenlik yetkililerine dayandırdığı haberinde, ülkede geçen hafta yakalanan El Kaide zanlısının bilgisayarından elde edilen bilgilerin, böylesi bir saldırı için yeterli veri oluşturmadığını söylüyor. Pakistanlı üst düzey bir yetkilinin, Ahmet Halfan Geylani adlı zanlıyla ilgili değerlendirmesine yer verilerek; yetkilinin, "Ortada bir sürü spekülasyon dolaşıyor. Gerçek şu ki, Geylani gibi, hayatı uzun süredir kaçıp saklanmakla geçen bir kişinin, Avrupa ve Amerika'da gerçekleştirilecek böylesi saldırıların planlamasında yer alması temelsiz bir varsayım" dediği kaydedildi.
İngiliz gazetelerinde öne çıkan bir başka konu da, Sudan'ın Darfur bölgesindeki insanlık dramına uluslararası toplumun tepkisi.
Financial Times, "Arap dünyasında, Sudan'a yönelik bir müdahaleye ilişkin kaygılar" artıyor diyor. Gazete, "Batı, müdahaleyi insan haklarını koruma gerekçesiyle savunuyor. Ancak Orta Doğu'da kimse buna inanmıyor" görüşünü savunarak, "Hassasiyetin temelinde, Darfur'daki olayların Amerikan Kongresi tarafından soykırım olarak tanımlanması yatıyor. Arap medyasında yaygın kanı, soykırım tanımının, müdahaleyi meşrulaştırmak ve Sudan'ın petrol kaynaklarını ele geçirmek için kullanıldığı yönünde" dedi.
Arap kamuoyundaki hassasiyeti bu satırlarla aktaran Financial Times'ta, Gareth Evans imzasıyla yayınlanan yazının başlığı ise, "Neden kimse Darfur için gerekeni yapmıyor?"
Uluslararası Kriz Grubu adlı kuruluşun başkanı olan Evans, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararını geçikmiş ve yetersiz buluyor. Evans, yazısında şu ifadelere yer veriyor:
"Karar, asker sevkiyatını öngörmediği gibi, bölgeye yardımın uluşmasını da garanti altına alamıyor. Uçuşa yasak bölge gibi bir uygulamaya yer vermediği gibi, ileride uygulanabilecek yaptırımlardan da söz edilmiyor"
"Ayrıca, sorumlulara, uluslararası mahkemelerde yargılanabilecekleri tehdidinde de bulunmuyor. Bu tavrın kaynağında ise kısır çıkar hesapları yatıyor"
"Rusya'nın savaş uçağı ve Çin'in petrol imtiyaz sözleşmelerinin, müdahaleye gönülsüz yaklaşmalarında etkisi olmadığını söylemek çok zor"
"Ayrıca Irak savaşı da işleri daha karmaşık hale getirdi. Bazı koalisyon liderlerinin bunu salt bir insani müdahale olarak sunmaları artık daha az taraftar buluyor"
BATI'NIN SUDAN KONUSUNA YAKLAŞIMI, BU SEFER DE BOZULMAYACAK Guardian ise, batının Sudan konusuna yaklaşımının geçmişte de farklı olmadığını yazıyor. Simon Tisdall imzalı yazıda, Sudan'ın çok büyük ve çok karmaşık bir ülke olduğu, bu nedenle 19. yüzyıldan beri uluslararası toplumun Sudan konusundan uzuk durduğu vurgulanıyor. Tisdall, bu sefer de kuralın bozulmayacağı görüşünde.
Tisdall, "Amerika Birleşik Devletleri Başkanı George Bush, başa baş bir mücadelenin içine girdiği başkanlık seçimleri öncesinde, hele de Irak savaşı sonrası yeni bir denizaşırı maceraya atılamaz. Üstelik Sudan'a müdahale, babasının Somali çılgınlığını hatırlatacaktır seçmene. Demokrat Partili rakibi John Kerry'nin de, aşırı temkinli tutumu dikkate alındığında böylesi bir müdahaleyi savunması zor görünüyor. Geriye Birleşmiş Milletler kalıyor. Ancak orada da, Sudan ile ticari imtiyaz sözleşmeleri bulunan Rusya ve Çin'in veto engeli bulunuyor. Şimdiye kadar tek dikkate değer adım, Sudan-Çad sınırına asker yollayan Fransa'dan geldi. Ancak İngiltere ve Avrupa Birliği gibi Fransa'nın da, durumu değiştirebilecek askeri kabiliyeti bulunmuyor" şeklinde görüş belirtti.
İngiltere Dış İstihbarat Servisi'nin (MI6), göreve geldiği gün istifa çağrılarıyla karşılaşan yeni başkanı John Scarlet ile ilgili tartışmalar da, İngiliz gazetelerinde yer buluyor.
Scarlett, daha önceki görevi Ortak İstihbarat Komisyonu Başkanlığı sırasında da, kamuoyunda tartışma meydana getiren bir isimdi.
Özellikle, İngiliz Hükümeti'nin Irak savaşına gerekçe oluşturan kitle imha silahları dosyasını hazırlarken kullandığı ve daha sonra resmi soruşturmalar sonucu hatalı bulunan istihbarat nedeniyle...
Daily Telegraph, Başbakanlığın, yeni suçlamalar ile karşı karşıya olan Scarlett'ı savunduğunu şu satırlarla duyuruyor:
"Yeni tartışma, Scarlett'in, Saddam Hüseyin'in silah programını araştırmak ile görevli olan Irak Araştırma Grubu'na müdahale ettiği iddiaları ile başladı"
"İddialara göre Scarlett, gruba bir e-mail mesajı yollamış, hazırladıkları rapora, Irak'ın çiçek hastalığı yayan bir silah ve mobil kimyasal silah laboratuarları olduğu yönünde bilgiler eklemesini istemişti"
"Başbakanlık'tan yapılan açıklamada, söz konusu e-mail mesajı inkar edilmedi, ancak Scarlett'in grubu yönlendirme gibi bir niyetinin olmadığı da ısrarla vurgulandı"
"Açıklamayı yapan sözcü, Başbakan Tony Blair'in, Scarlett'in, MI6'in başına getirilmesi kararının arkasında durduğunu da eklemeyi unutmadı"
Times gazetesinde dikkat çeken haberin başlığı; "Kraliçenin mutfak sırları". Gazete, BBC'de yayınlanacak olan "Kraliçenin tüm aşçıları" adlı belgeselde anlatımlarına yer verilen şef Gary Rhodes'dan alıntılar yaptı.
Rhodes, Kraliçenin damak tadına geçmeden önce Buckingham Sarayı'nın bazı koridorlarındaki trafik lambalarını anlatıyor:
"Amaç koşuşturan saray görevlilerinin Kraliçeye çarpmasını önlemekti. Kraliçe odasından çıktığında, ışıklar kırmızıya dönerdi"
"Kraliçe, sade yemeklerden hoşlanırdı. Kuzu eti ya da roz bif, yanında ekmek ve tereyağı, ardından da tatlı olarak pudding ya da dondurma tercih ederdi. Acıdan ve dişlerinin arasına girdiği için domatesten hoşlanmazdı"