Bir gazetecinin "İçişleri Bakanı Efkan Ala bazı kesimlerin dolardan kar ettiğini söyledi, bu kesimlerle ilgili bir bilgi var mı ve BDDK bir inceleme başlattı mı" sorusunu yanıtlarken Arınç, Ala'nın ne dediğini tam olarak bilmediğini söyledi. Arınç, "Kaldı ki konuşmasını dinlesem de bir bakanın söylediklerini benim yorumlamam veya farklı bir açıdan bakmam da doğru olmaz ancak Türkiye'de bu son olayları kışkırtanların, Türkiye'nin iç ve dış itibarını gölgelemek istediklerini, hükümete tuzak kurduklarını, onu yıpratmaya çalıştıklarını ve bu sebeple maddi bazı kayıpların olduğunu söyleyebilirim. Bunu Sayın Başbakanımız da esasen söylüyor. 100 milyar doların üstündeki zarardan bahsediyoruz" diye konuştu.
Arınç, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve ilgili bakanların yapacakları toplantılarla konuyu ayrıntılı olarak açıklayacaklarını belirtti.
-"Hepsi yargıya koşabilirler"-
Görevden alınan bazı emniyet amirleri ve müdürlerinin göreve iade için dava açtığı anımsatılarak "Adalet Bakanlığı Müsteşarının görevden alındığı iddiaları ve sürecin nasıl devam edeceğinin" sorulması üzerine ise Arınç, şunları kaydetti:
"Her şey birbirine karıştırılırsa işin içinden çıkılmaz. Eğer rutin olarak bazı görev değişiklikleri bugüne denk gelmişse siz bunları son yaşanan olaylar sebebiyle birilerini hedef haline getirseniz bu doğru değil. Bildiğim kadarıyla bakan müsteşarı şu anda görevinin başındadır. Ancak 26 bakanlığı var, bunların en azından 20'sinin müsteşarı vardır. Bakanlar, özellikle yeni göreve başlayan bakanlar, bürokratlarıyla ilgili tasarrufta bulunabilirler. Konuyu cemaatle bilmem neyle bir gazeteyle veya bir düşünceyle son yaşanan olayların bir parçası olarak göstermek fevkalade yanlış olur. Bunların çetelesini tutmaya da gerek yok. Eğer haksız biçimde görevden alındığını iddia eden birisi varsa yargısal denetim ne güne duruyor, hepsi koşar dava açar ve gerçekten bir haksızlık varsa hepsi de göreve iade edilebilir. İdare içerisinde bazı üst düzey bürokratların dava açmak suretiyle tekrar görevlerine dönme arzusu bugüne kadar bürokraside hoş karşılanmış değildir. Bu yüzden bazı valilerin geçmiş dönemlerde 5 defa gittiğini 6 defa geldiğini de bilen bir insanım."
"İçişleri bakanımız çok güzel bir espri yapmıştı ben de onun tanığıyım" diyen Arınç, İçişleri Bakanına sorulan "İşler nasıl gidiyor?" sorusu üzerine "Benim işlerim kolaylaştı" yanıtını verdiğini, sebebi olarak da "Valla valilerin yarısını ben atıyorum yarısını da Danıştay atıyor" dediğini aktardı.
Arınç, "Bu Türkiye'de maalesef son yıllarda bir gerçek haline geldi. Hükümetin çalışmak istemediği, tercihini bir başka şekilde kullandığı bir valinin yargıya giderek tekrar göreve dönmek arzusu bugüne kadar Türkiye'de yaşanmamıştı ama şimdi yaşanıyor" ifadesini kullandı.
Anayasaya'daki "İdarenin eylem ve işlemleri yargısal denetime tabidir" maddesini anımsatan Arınç, şöyle devam etti:
"Ama rotasyon varsa veya idari gereklilik varsa veya bazı iddialar sebebiyle hakkında şu veya bu şekilde inceleme yapılıyorsa ve onlar bugünlerde bazı eylemlere, tasarruflara maruz kalmışlarsa 'bu da o sebeptendir' demek bence gerçekçi olmaz. Kim nerede, görevi değiştirildi bence bizim işimiz de bu değil, basının da işi bu olmamalı. Taraflar bellidir, bir tarafta idari bürokrasi, bir tarafta da görev yapan kamu görevlileri. Tasarruf onların aleyhine olduğu düşüncesindeyseler, hepsi yargıya koşabilirler, haklarını arayabilirler veya bu haksızlığı ispatlama noktasında herhalde ellerindeki imkanları sonuna kadar kullanırlar."
-"HSYK Başkanvekili, Adalet Bakanı ile uyum içinde çalışmalıdır"-
Arınç, bir başka soru üzerine, HSYK kanununa göre, bakanın bazı yetkileri başkanvekiline devredebildiğini hatırlatarak dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in ağustos ayında böyle bir yetki devri yaptığını aktardı. Ergin'in, HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici'ye hitaben yazdığı yazıda, "Başkanın yokluğunda Kurulu yönetmek, gereken hallerde toplantı gündemini belirlemek, HSYK adına yapılacak basın açıklamalarının ise Kurul Başkanının yani Adalet Bakanının uygun görüşü alındıktan sonra yapılması hususlarında bilgi ve gereğini rica ederim" ibaresinin olduğunu belirten Arınç, yazıyla "Üzerimde 10 tane yetki var, bunun beş tanesini size devrediyorum ama sonunda bir açıklama yapacaksanız, bunu mutlaka benim uygun görüşümü aldıktan sonra yapmanız gerekir" denildiğine işaret etti.
"Bu son yaşadığımız olayı gördükten sonra, Adalet Bakanımız Sayın Bekir Bozdağ, 27 Aralık 2013'te bu yetki devrini değiştirdi" diyen Arınç, Başkanın yokluğunda Kurulu yönetmenin de aralarında bulunduğu bazı yetkilerin yine başkanvekilinde olduğunu ancak yeni yazıda "HSYK adına yapılacak basın açıklamalarının ise Kurulu yönetme ve temsil etme başkana ait bir yetki olduğundan başkan tarafından yapılacaktır" denildiğine dikkati çekti.
Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Buradan şunu anlıyoruz: HSYK Başkanvekili, HSYK'nın başkanı olan Adalet Bakanı ile uyum içinde çalışmalıdır. HSYK herhangi bir toplantı yapacaksa yapmayı uygun görüyorsa başkanvekili bunu adalet bakanına bildirdiğinde adalet bakanının 'uygun' görüşü ile 'Tamam, bunun gündemini sen belirle. Ben olmayacağım o tarihte sen başkanlık et'. Diyelim ki farklı şeyler konuşuldu, sonunda bir açıklama yapılması gerekli. İlk yetki devrinde, 'Benim uygun görüşümü aldıktan sonra yapacaksınız', şimdiki yazdığımız yazıda da 'Hayır, bunu sadece bakan yapacaktır çünkü kanunun amir hükmü böyledir' diyor. Böylelikle, son yapılan iş, kötü ve maksatlı bir iş olmasına rağmen bundan bir hayır da ortaya çıktı. Demek ki her yetkiyi de vermemek lazım. Biz bunu görmüş ve anlamış olduk."
-"Önemli olan yabancı basının yaşananları nasıl aktardığı"-
Yabancı basının İstanbul merkezli operasyon ve sonrasında yaşanan gelişmelerle ilgili haberleri konusundaki değerlendirmesi sorulan Arınç, yabancı basının ilgisinden şikayet etmeyeceklerini, yabancı basının gerçekleri dışarıya nasıl naklettiği ve dışarıyı manip etmeye çalışıp çalışmadığıyla ilgilenebileceklerini ifade etti.
"Gezi olaylarında yaşadığımız acı tecrübeler var. Yoksa basını sansür etmek, basının görevini zorlaştırmak, basınla ilgili konularda onların faaliyetlerine engel olmak gibi bir düşüncemiz yok. Doğrusu bu olaylar sebebiyle İngiliz basını ne yazdı ne çizdi, çok fazla şikayet olmadığı için ben de şahsen duymadım. Bu konu üzerinde de çok farklı şekilde durulmadığını da biliyorum. Basın görevini en iyi şartlarda yapmalıdır ama gerçekleri, objektif olarak kendi kamuoylarına yaymalıdır. Bizim Gezi'de CNN International, Reuters gibi ajanslarla daha sonra görüşmelerimiz oldu hatta onlar bizden görüşme talep ettiler ve yapılan bazı aksaklıklar ve yanlışlar konusunda biz onlarla fikir birliği içerisinde olduk. Dolayısıyla yabancı basının ilgisinin fazla olmasını bir zafiyet olarak değil, önemli olan çarpıtma olup olmadığıdır, dışarıya nasıl aksettirildiği konusudur ve diğerleri."
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfının bugünkü açıklamasına ilişkin değerlendirmesi de sorulan Arınç, açıklamadan haberdar olmadığını bildirdi.
Arınç, "Tüm bu yaşananlar sonrasında AK Parti'nin üç dönem kuralının değişebileceği de konuşuluyor. Bakanlar Kurulunun gündeminde olmayacağını tahmin edebiliyoruz ama sizin görüşünüz nedir" sorusunu, "Tahmininiz doğru. Bakanlar Kurulunda böyle bir şey zinhar konuşulmadı. Ben de daha önce bu konudaki özel düşüncelerimi defalarca kamuoyuna açıklamıştım" diye yanıtladı.
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Arınç, sözlerini, basın mensuplarının yeni yılını kutlayarak tamamlandı.