Dünya genelinde birçok hayvan türü insanların yakalandığı hastalıklara yakalanabilirler. Bazı hastalıkları hayvanlardan bulaşabilirken bazıları sadece aynı türler arasında bulaşıcı olabilir. Özellikle son yıllarda adı çok fazla duyulan ve vücudun birçok bölgesinde görülebilen kanser hastalığı dünya genelindeki bazı hayvanlarda da görülebilmektedir.
Çeşitli hayvan türlerinden bazıları insanlar gibi kanser hastalığına yakalanabilirler. Ancak az bilinen bazı hayvan türleri kanser hastalığından korunmaları ile bilinir. Örnek olarak insanlardan çok daha fazla hücreye sahip olan ve çok daha uzun bir yaşam süresine sahip olan fillerin kansere yakalanma oranları son derece düşüktür.
Fil örneği adını onu keşfeden Richard Peto’dan alan Peto paradoksunu açıklamak için verilmiştir. Bu paradoksa göre kanser yaygınlığı canlının vücudunun büyüklüğü ile bağlantılı değildir. Fillerin nüfusunun yüzde 5'lik gibi bir kısmı kanser hastalığına kapılarak ölebilmektedir. Ancak insanlarda bu oran 1/5 olarak açıklanmaktadır.
Kısa bir süre önce fil genomunun çok fazla oranlarda kanserle savaşan gene sahip olduğu saptanmıştır. Tümör bastırıcı gen olarak tanımlanan P 35 geni birçok hayvanda bulunmaktadır. İnsanların genomlarında ise bu gen yalnızca 1 adet olur. Bu yüzden kanser hastalığına insanların yakalanması daha yüksek bir ihtimale sahiptir. Filler dışında kutup balinalarının da kanser hastalığına yakalanma oranları son derece düşük olarak bilinmektedir.
Kutup balinaları yeryüzünde yaşayan en büyük canlılar olarak kabul edilmiştir ve ömürleri 200 yılı aşabilmektedir. Bu uzun yaşam süreleri boyunca kansere yakalanmadıkları tespit edilmiştir. Bilim insanlarının yaptıkları araştırmalarda kutup balinalarının genleri taranmış ve bu hayvanların DNA’larında hasar görmesini engelleyen mutasyonlar saptanmıştır.
İnsandaki kanser hastalığının tedavi yöntemini bulabilmek için öncelikli olarak hayvanların genleri araştırılmaktadır. Gelecekteki kanser tedavisine dair araştırılan ve umut vaat ettiği açıklanan bir başka hayvan da tüysüz köstebek fareleri olarak belirlenmiştir. Bu çok küçük boyutlarda olan hayvanlar 30 yıllık yaşam ömrüne sahiptir. Ayrıca kanserden korunma konusunda güçlü bir savunma mekanizmaları olduğu tespit edilmiştir.
Uzun yıllardır devam eden çalışmaların geldiği noktada hiçbir tüysüz köstebek faresinin kanser hastalığına yakalanmadığı görülmüştür. 2013’te Gorbunova önderliğinde gerçekleştirilen çalışmalar sonucunda bu fare türünün tümöre yakalanmama konusunda onları koruyan özel bir molekül ürettikleri fark edilmiştir.
Şekerli ve yoğun olan hiyalüronik asit maddesi tüysüz köstebek farelerinde bulunan hücrelerde görülmüştür. Hücreler mutasyon geçirseler bile asit hücrelerin arasında koruyucu ve yapışkan olan bir cam görevi görerek daha fazla bölünmelerine engel olmaktadır. Kanser uzmanı bilim insanlarından biri olan David Vail, insan vücudunda daha az hiyalüronik asit olmasının bir nedeni olarak daha yüksek orandaki asitin insanı zehirleme ihtimalinin olabileceğini açıklamıştır.
Uzun süre önce yapılan araştırmalara göre farelere birden fazla sayıda P53 geni aktarılmıştır. Kansere karşı direnç kazanan hayvanlar daha hızlı yaşlanmaya ve daha genç yaşlarda üreme özelliklerini kaybetmeye başlamışlardır. Ayrıca iç organların bazılarında büyük oranda küçülmeler gözlemlenmiştir. Bu sonuçların tamamen sadece fazladan olarak verilen P53 geni ile açıklanmıştır.
Bu araştırmanın ardından yapılan deneylerde farelere yalnızca bir adet P 53 geni eklenmiştir. Bu sayede farelerin daha uzun yaşadığı ve herhangi bir yan etki göstermedikleri sonucuna ulaşılmıştır.