Ankara (AA)- Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Özdemir Özok, "Hukukun, hukukçu diye tanımlananlar tarafından örselenmesi, ötelenmesi, etkisizleştirilmesi demokratik bir toplum için düşünülebilecek en büyük kötülük ve felakettir" dedi.
Özok, Danıştay'ın 141. yıl dönümü dolayısıyla düzenlenen törende yaptığı konuşmada, Türkiye'de yargı bağımsızlığının yeterince sağlanamadığını, bunun son derece ciddi bir sorun olmaya devam ettiğini belirterek, "Ufukta da bu sorunun çözümüne dair bir ışık görünmemektedir. Siyasal iktidarlar ortaya koydukları her teşebbüslerinde bu sorunu değil çözmek daha ağırlaştırmak niyetinde olduklarını ortaya koymuşlardır" dedi.
Danıştay'ın dosya artışı ve iş yüküne de değinen Özdemir Özok, idari yargının bugün kimi nedenlerle etkin ve yaygın yargısal denetim gerçekleştiremediğini, yeterince hızlı çalışamadığını anlattı. Özok, "İdari yargının karşılaştığı en büyük sorun, muhatabı olduğu idarenin hukuka uymama yönünde her geçen gün artan kararlılığı olarak karşımıza çıkmaktadır" şeklinde konuştu.
Hukuk öğretimi ve hukukçunun eğitiminin önemine de işaret eden Özok, "Biat, itaat ve töre kültüründen arınmış, aydınlık kafalı, nitelikli ve donanımlı hukukçu yetiştirmek son derece önem taşımaktadır" dedi.
Son dönemlerde kamuoyunu ilgilendiren davalardaki hukuki sürecin bu konudaki eksiklikleri çok çarpıcı biçimde gözler önüne serdiğini ifade eden Özok, "Hukukun, hukukçu diye tanımlananlar tarafından örselenmesi, ötelenmesi, etkisizleştirilmesi demokratik bir toplum için düşünülebilecek en büyük kötülük ve felakettir" dedi.
Haberleşme özgürlüğüyle ilgili yapılan yasal düzenlemeleri anımsatan TBB Başkanı Özok, yasal düzenlemelerle getirilen hükümlerin istisnai hükümler olduğunu, ancak günümüz Türkiye'sinde "İnsanların korkulu rüyası" haline geldiğini ifade etti.
Çağdaş ceza yargılamasının amacının, "Keyfi kararların verilmesi değil maddi gerçeğe ulaşılması" olduğuna işaret eden Özok, "Ceza yargılamasında maddi gerçeğe ulaşmak amacıyla sınırsız, hukuk kurallarına aykırı, sanık haklarını hiçe sayan yol ve yöntemler izlenemez. Yargılama insanları gafil avlamak değildir. Bu sebeple çağdaş ceza hukukunun ve ceza yargılaması normlarının kabul etmediği delillerin ve bu normlara ters düşülerek elde edilen delillerin yargı makamı tarafından değerlendirmeye alınmaması gerekmektedir" diye konuştu.
Özok, bir süre önce Anayasa Mahkemesi'nin kuruluş yıl dönümü ve yeni hizmet binasının açılış töreninin gerçekleştirildiğini ve başta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül olmak üzere yasama ve yürütme temsilcilerinin bu törene büyük bir çoğunlukla katıldığını hatırlatarak, "Bu etkinlikten bir hafta önce Türkiye Barolar Birliği'nin aynı nitelikteki etkinliğinde bu kurumların temsil edilmemiş olması, 70 bin avukatı şiddetli şekilde yaralamıştır" dedi."Türkiye'nin, yıllardır bu topraklarda yeşermeye ve filizlenmeye başlayan insanca yaşama istemi, çağdaş uygar ve aydınlık gelecek düşlerine, barış, huzur ve kardeşlik arzusuna, demokratik, laik, hukuk devleti hedefi ve tüm bunların güvencesi olan devrimlere bir türlü ısınamayan bir kesimin amansız direnci ve saldırısıyla karşı karşıya olduğunu" savunan Özok, şunları kaydetti:
"Bunlar akıl ve bilimi öteleyen, statükoyu korumaya çalışan, ortak moral değerleri alabildiğine istismar eden, her türlü popülist davranışı başarının ve siyasetin anahtarı olarak kabul eden, sadece kendileri için yaşayan ve toplumun her kesiminde bu nitelikleriyle önemli konumlara gelen etkin bir yapıyı ve anlayışı oluşturmaktadırlar. Bu yapının ve anlayışın etkin olduğu her kurum, süratle yozlaşmakta, çözülmekte ve çağdaş kimliğini yitirmektedir. Türkiye bu yapıdan, bu yapının temsilcilerinden süratle kurtulmadığı sürece bölücü terör belası başta olmak üzere siyasal, ekonomik, toplumsal ve yargısal hiçbir sorununa akılcı, ciddi ve kalıcı bir çözüm asla bulamaz."
Konuşmasında Mardin'de yaşanan silahlı saldırıya da değinen Özok, bunun tek nedeninin "Çağdaş eğitim başta olmak üzere toplumun aydınlanmasını, bilinçlenmesini ve kalkınmasını engelleyen popülist yaklaşımlar olduğunu" ileri sürdü. Özok, "Eğitim birliği ilkesi başta olmak üzere akıl ve bilimi öne çıkaran, Atatürk ilke ve devrimlerinin hedefi olan çağdaş toplum yerine kadercilik ve töre kültürünün egemen olduğu toplumsal yapının inatla korunması bu olayların temel nedenidir" dedi.