Herhangi bir konuda suç işlediği kabul edilen kişiler, suçlarının ispatlanması durumlarına göre farklı süreçlerden geçerler. Suç işleyen kişiler kanunlara göre mahkemelere çıkartılarak suçlu oldukları ya da suçsuz oldukları kanıtlanana dek farklı şekillerde isimlendirilirler. Örnek olarak soruşturma süreci devam eden kişi "suç şüphesi altında olan" kişidir ve bu kişi kanunlara göre "şüpheli" olarak anılır.
Kovuşturması başlatılan kişi, bu tarihten itibaren hakkındaki hükmün kesin bir hal kazanmasına kadar suçlu sayılmaz. Bu kişiler "sanık" konumunda olan kişilerdir. Soruşturma aşamasında "şüpheli" konumundaki kişi mahkemedeki kovuşturma aşamasında "sanık" olarak değerlendirilirler.
Suç işleyen kişiler soruşturma ve kovuşturma aşamalarının ardından tutuklu ya da hükümlü olma sürecine girerler. Hükümlü ve tutuklu ifadeleri çoğu zaman bazı kişiler tarafından birbiri ile karıştırılabilirler. Oysa iki kavram arasında belirgin farklar bulunur. Tutuklu, soruşturma ve kovuşturma aşamasında delilleri karartma ya da suçlunun kaçma şüphesi gibi nedenlerle kişilerin tutuklanması ve bu sayede özgürlüklerinin kısıtlanması durumuna dayanır. Bu durumda olan kişiler tutuklu olarak kabul edilirler.
Hükümlü olan kişiler ise ceza yargısı sonucunda haklarında verilen mahkum edilen kararı kesinleşmiş olan kişilerdir. Yerel mahkemeler tarafından mahkum edilme hükmü daha kesinleşmediği halde tutukluluk hali devam eden kişiler ise hüküm özlü olarak anılırlar. Bu kişilere hükmen tutuklu da denebilir.
Hükümlü ve tutuklu arasındaki farklar yaşadıkları süreçler ve özgürlüklerinin kısıtlılık seviyeleri açısından oldukça belirgindir. Tutukluların özgürlükleri sınırlanır ancak hükümlü olan kişilerin mahkumiyetleri kesinleşmiştir. Aralarındaki farklardan bazıları şu şekildedir: