İki yaş dönemi, çocuğun benlik farkındalığının artmaya başladığı, isteklerini daha net ifade etmek istediği fakat dil gelişiminin henüz tamamlanmadığı bir süreçtir. Bu durum, zaman zaman öfke nöbetleri, inatlaşmalar veya ağlama krizleri şeklinde kendini gösterebilmektedir.
İki yaş sendromu, çocukların yaklaşık 18 ay ile 3 yaş arasındaki dönemde gösterdikleri davranışsal ve duygusal değişimleri tanımlamak için kullanılan bir kavramdır. Bu dönemde çocuklar, kendi isteklerini fark etmeye başlamaktadırlar fakat henüz duygularını tam olarak kontrol edemedikleri için öfke nöbetleri ve inatlaşma şeklinde tepki verebilmektedirler.
İki yaş sendromu, bir hastalık veya psikolojik bir bozukluk değildir. Gelişimin en doğal parçalarından biridir. Çocuk, bu süreçte çevresine karşı daha meraklı, keşfetmeye istekli ve kendi kararlarını verme konusunda daha ısrarcı hale gelmektedirler. Bu durum çocuk ve ebeveyn arasında çatışmaya sebep olabilmektedir. Fakat bu tepkilerin, çocuğun kişilik gelişiminin bir parçası olduğunu unutmamak gerekmektedir.
İki yaş sendromunun yaşandığı dönemde çocuklarda genellikle ani duygu değişimleri ve bağımsızlık isteği görülmektedir. Her çocuk bu süreci farklı şekillerde yaşasa da bazı ortak belirtiler de görülmektedir. Bu belirtiler, çoğunlukla çocuğun duygularını tanıma, sınırlarını keşfetme ve kendi kimliğini oluşturma sürecinin bir parçasıdır. İki yaş sendromu belirtileri şu şekildedir:
Bu belirtiler, iki yaş sendromunun doğal bir parçasıdır. Geçici bir dönem olduğu için bu dönemde çocuğa karşı sabırlı bir tutum sergilemek gerekmektedir.
İki yaş sendromu, her ne kadar zorlayıcı bir dönem gibi görünse de doğru bir yaklaşımla hem çocuk hem de ebeveyn açısından öğretici bir süreç olmaktadır. Bu dönemde önemli olan, çocuğun davranışlarını "problem" olarak görmek yerine gelişimsel bir aşama olarak değerlendirmektir.
İki yaş sendromunu sağlıklı bir şekilde yönetebilmek için ebeveynlerin dikkat etmesi gereken bazı noktalar şunlardır:
İki yaş sendromu geçici bir süreçtir. Bu süreci sabırla ve sevgiyle yönetmek hem çocuğun karakter gelişimine katkı sağlamakta hem de aile içerisinde daha sağlıklı bir iletişimin temelini oluşturmaktadır.