Eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu KRT TV'de canlı yayında gündeme dair açıklamalarda bulundu. Kılıçdaroğlu çok konuşulan 'Hançerlendim' sözüyle ilgili olarak "Her zaman güvendim arkadaşlarıma, o güven içinde görüşlerimizi, sırlarımızı paylaştık. Yol arkadaşlığı çok kolay bir iş değildir. "Bay Kemal'in yol arkadaşı olmak zordur" demiştim. Zordur hakikaten" dedi.
Kılıçdaroğlu şunları ifade etti:
Çok tartışıldı. Hala da tartışılıyor. Siyasette etik, ahlaki değerler ve güven çok önemlidir. Arkadaşlarla kuracağınız ilişkiler, kader arkadaşı, yol arkadaşı olduğunuz kişilerle güven içinde götürürsünüz pek çok olayı ama bu güveni yüz yüze tartışmanın ötesinde arka kapıdan tartışılarak farklı bir yol yürünmesi doğru değil. O açıdan ben kurultayda 'hançer' deyimini kullanmıştım. Yol arkadaşınızın size ihanet etmemesi gerekir. Bir tereddüt, farklı görüş varsa çok rahat dillendirilebilir. CHP'nin dokusunda bu vardır. Her zaman eleştiriye değer veririz. Eleştiren arkadaşların sözünü genel başkanlığım sürecinde hiç kesmedim. Her zaman güvendim arkadaşlarıma, o güven içinde görüşlerimizi, sırlarımızı paylaştık. Yol arkadaşlığı çok kolay bir iş değildir. "Bay Kemal'in yol arkadaşı olmak zordur" demiştim. Zordur hakikaten. Tasada ve kıvançta beraber olmak demektir.
(Hançer ifadesi) Kurultay salonunda da söyledim. Konuşmamda da ifade ettim. Tüm delegelerin önünde söyledim.
Erdoğan, bildiğim kadarıyla 4-5 kere 'Şaibeli Kurultay' dedi. Bu konuda partinin yetkili organlarının veya sayın genel başkanın çok açık bir açıklama yapması lazım. Ben, bu sorunun doğrudan muhatabı değilim. Doğrudan muhatabı aslında partinin genel başkanı. Ses çıkarılmazsa, pek çok soru işareti sıradan vatandaşın bile hafızasında yer alır. Erdoğan'ın sürekli tekrar etmesinin de bir şeyi var. Yanıt mı almak istiyor? Partinin genel başkanları dahil arkadaşların yanıt vermesi lazım.
En son Manisa Kongresi'nde yine Erdoğan söyledi. Bu beni rahatsız ediyor. Partinin yöneticilerini de rahatsız etmesi lazım. Erdoğan'ın bu kadar partinin üstüne gelmesinin gerekçesi ne onu da bilmiyorum, partinin bu kadar sessiz kalmasını da anlamakta güçlük geçiyorum. Bu beni rahatsız ediyor. CHP, 100 yılı aşan bir partidir. CHP, kirliliği kabul etmez.
Bu her tarafa çekilebilecek bir şaibe. Nedir şaibe? "Ya çık açıkla" diyecekler ya da "Böyle bir şey yoktur" diyecekler. Parti yönetiminin açık ve net açıklama yapması lazım. Yapmıyorsanız, e sükut ikrardan gelir o zaman başka bir şey var demektir burada. Bir şey varsa, kesinlikle partinin kirlilikten arınması gerekir.
Ben yıllarımı CHP'ye vermişim, kirliliği asla kabul etmeyen, karşısında duran, bizim bazı belediye başkanlarımız kirliliğe bulaştığında hemen partinin dışına çıkarttık.
(Şüpheniz var mı?) Bilmiyorum. Elimde bir şey yok. Bunu söyleyen kişi bir partinin genel başkanı ve cumhurbaşkanı. Bu ağır bir suçlamadır. Bu bireysel bir olay değildir. Bireysel pencereden bakarsanız bu yanlıştır. Bu partinin kimliği, kuruluş felsefesi çerçevesinde ele alınması gereken bir olaydır.
Şikayetler geliyor ama bu farklı bir şeydir. Bugüne kadar yapılan hiçbir kurultayda CHP bu suçlamayla karşı karşıya kalmamıştır. İlk kez 4-5 kez söylenmesine karşı yönetim sessiz kalıyor. Derhal çıkıp açıklama yapmaları gerekiyor. Derhal, beklemeden.
Bu söylemin hangi gerekçe ile dillendirildiğini bilmiyorum. Ama bunun dillendirilmesine karşı parti yönetimin sessizliği beni derinden üzüyor. Bu olmaz. Bugüne kadar neden konuşulmadığını bilmiyorum, beni rahatsız eden de o.
Deprem olduktan sonra deprem bölgesine giden ilk genel başkanım. Bütün illeri, bazı büyük ilçeleri gezen, yurttaşları dinleyen ilk genel başkanım. Deprem bölgesinde geceleyen de ilk genel başkanım. Deprem bölgesine giderken asla makam aracı kullanmadık, minibüsle gittik. İkinci gidişimde tekrar bölgeye baktım. Acaba ne kadar yol alınmış, iktidar ne yapmış diye. Üçüncü gidişimde sanayi odaları ile görüştüm. Kendi düşüncelerimizle paylaştık. Bir genel başkanın, yaşanan bir felaket dolayısıyla duyduğu bütün sorumluluğu yerine getirdik. Hiç kimseye üsten bakmayarak, acılarını paylaşarak olayı yürüttük.
Benim gördüğüm kadarıyla gerekli özenin, dengeli bir şekilde verilmediğini gördüm. CHP'li belediyeyse daha az, diğer belediyelere daha fazla özen gösterildiğine tanık oldum.
Bazı özel beklentileri olabilir kişilerin. Bu ülkede rüşveti sıradan bir olay olarak görmeye başladık. Deprem paralarını ne yaptılar? Hesabını vermediler. Bunlar bir ortak yayın yaptılar. Yardım paraları da topladılar, bunlardan bazıları paraları da vermediler. Milyarlarca para verilmedi. Bu hükümette ahlak, erdem olsa bu yalancıların isimlerini televizyonda yayınlarlar. Bunu özellikle AK Parti'ye oy veren insanların insafına bırakıyorum. Madem söz veriyorsun, ödemiyorsun ama senin adını iktidar gizliyor. Neden gizliyor?
Depremden sonra bir Meclis Araştırma Komisyonu kuruldu. Başkanı, Veysel Eroğlu. Rapor 14 Mayıs 2023'te TBMM Başkanına sunuldu. Raporun sayfası 912 sayfa. Bu raporun birinci tespiti şu; "Depreme hazırlık ve afet yönetimi konusunda kurumlar arasında istenen uyum sağlanamamıştır. Hatta yapılan bazı çalışmalarla ilgili diğer birimlerin haberleri dahi olmadığı ortaya çıkmıştır". Bu işin sorumlusu kim? Sayfa 711, sorumlu kuruluş Cumhurbaşkanlığı.
Acıların bize hangi faturaları ödettiğini hepimiz biliyoruz. Bir sürü insanlar hayatlarını kaybettiler. Bu coğrafyada artık acılardan söz etmeyelim. Evet, barıştan yanayız ama bunun nasıl olacağını biliyor musunuz? Barış istiyor musunuz, istememek akıl dışı bir şeydir.
Kemal Kılıçdaroğlu, bu ülkede barış olmasını, huzur olmasını ister. Birlikte yapmamız gerekiyor. Bunun için bize lafla bir şey anlatmasınlar. Bugüne kadar çok konuşuldu. Barış isteyenlerin kişisel bir çıkarlarının olmaması lazım. Biz bunu ülkemiz için yapıyoruz demeleri lazım. İlkelerin, hedeflerin konulması lazım. Barışı kim istemez ki?
Çağrı yapıyorsunuz. "Barış yapalım" diye. E yapın, sizin elinizden tutan mı var? Gerçek anlamda samimiyseniz, sivil siyasetten yana olan ve hala hapiste tutulan Selahattin Demirtaş var. Niye hapiste? "Ben sivil siyasetten yanayım, ben ülkemde barış istiyorum" diyor daha ne istiyorsunuz? Siz neden Selahattin beyi görmezden geliyorsunuz?
Terör örgütünün silah bırakması ancak emperyal güçlerin isteği üzerine olur. Bu gerçeği de kabul edelim. Terör örgütüne bugüne kadar hangi ülkeler silah veriyordu, destekliyordu? Emperyal güçler 'Silah bırak' demeden bırakmazlar.
Bölgenin bütün aktörlerini düşünmek zorundasın. Bir başka önemli aktör İran. Haritalar yayınlanıyor. Türkiye'yi çağdaş dünyadan koparıp bir Orta Doğu ülkesi haline getirmek istiyorlar. Türkiye'nin buna göre politika oluşturması lazım. Biz buna devlet aklı diyoruz.
Görüşüyorlar, çözsünler. Kamuoyuna hangi açıklama yapıldı, bilmiyoruz. Bir vatandaş olarak ülkemde barış olmasını isterim, niye istemeyeyim? Süreç bir ülkenin iradesiyle çözülebilecek türden bir süreç değil.
Okuyucu Yorumları 0 yorum