Sabah saatlerinden itibaren Atatürk Kültür Merkezi (AKM) önünde toplanan vatandaşlar, mitingin yapılacağı Tandoğan Meydanı’na yürüdü. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Tandoğan'da 'Emeklilerin ve Emekçilerin Bütçe Hakkı' mitinginde konuştu.
Özel'in konuşmasından öne çıkanlar şu şekilde:
"Yurttaş Birlikteliği geçen ay bizleri ziyaret etti. Büyük bir nezaketle iki şey sordular. Birincisi dediler ki, 'Siz her hafta sonu bir büyük miting yapıyorsunuz. Ancak bütçe başlamadan hemen önceki cumartesi biz bir mitingle emeklilerin ve emekçilerin bütçe hakkını hatırlatmak, bütçe talebini haykırmak istiyoruz. O gün siz miting yapmasanız olur mu?' dediler.
Dedik ki, kurtuluş yok tek başına ya hep beraber zaten emeklinin hakkı için, emekçinin hakkı için gelecekte bu günlerdeki zorlukları yaşamasınlar diye bir büyük mücadeleyi veriyoruz. O gün biz o dayanışmayı gösteririz.
Sordular 'Peki bizim mitinge gelip bir selamlar mısınız' diye... Dedim ki alnından ter akan o terden bereket fışkırtan, emeğiyle geçinen emekçiyi selamlamayacağız da emekli olmuş da hakkı yenilen emeklileri selamlamayacağız da kimi selamlayacağız? Hepiniz hoş geldiniz. Hepinizi saygıyla selamlıyorum."
'Herkesin ortak geleceğini kurtarmak için iktidarı birlikte kurmalıyız' diyen Özel, şöyle devam etti:
"Şimdi burada iki gün sonra bir bütçe görüşülecek. Maalesef 2016’da yaşananlar ve ardından OHAL şartlarında yapılan bir anayasa değişikliği ile rejime kasteden bir anayasa değişikliği ile artık bakanların meclise gelmediği, kürsüyü emaneten yemin için kullanıp gittikleri, sözlü soru sorulamayan, gensoru verilemeyen, bakanları düşürülmeyen, bütçesi geçmese dahi yeniden değerleme oranıyla artırılıp devam eden bir hükümet sistemi geldi. İşte 12’nci yüzyıldan beri gelen bir kazanımın uğradığı erozyon, yüce Meclisin anlamını kaybetmesi, değersizleşmesi ve ‘Ben bilirim, ben’ diyen birinin, bir tek adamın her kararı vermesi, denetimden kaçması ve sürekli ‘Ben hesabı ve beş yılda bir sandıkta veririm’ dediği noktaya geldik. Oysa demokrasi sadece beş yılda bir oy kullanıp vatandaşın çekildiği, onun bildiğini yaptığı, sandıkta kazanırsa geçmişini aklayıp geleceğini meşrulaştırdığı bir düzen değildir. Demokrasi, adil sandık ister, doğru bir seçim sistemi ister, ardından hakkaniyetle yönetmek ve sürekli hesap vermek ve denetlenmek ister. O yüzden birileri, ‘Oyu aldım, beş yıl ben bilirim. Sen beni seçtin, gerisini ben seçerim. Rektörü ben atarım, valiyi ben atarım, emniyet müdürünü, bakanı, bürokrat ben atarım. Beş yıl keyfime bakarım’ diyen bir anlayışa karşı işte madem Meclis anlamsızdır, madem bütçe hakkı artık tanınmamaktadır o zaman Meclis meydandır, meydanlardır, sokaktır. İşte bugünkü bu birlikteliğinizin, Yurttaş Birlikteliği’nin ortaya koyduğu iradenin kıymeti de tam buradadır. Doğru yerdesiniz, doğru yapmaktasınız, siz tarihin doğru tarafındasınız, tek adam yine kaybedecek, yine yurttaş bütçe hakkını söke söke alacaktır.
Bu meydanda emekliler ve emekçiler var. Bu iktidarın en çok zarar verdikleri var. Şüphesiz bu iktidar kimseye iyi gelmedi. Kadınlara da iyi gelmedi, çocuklara da. Ormanlara da iyi gelmedi sokaktaki canlara da. Ama emekliler ve emekçiler bu iktidar gelmeden önce, örneğin asgari ücret, 1,5 emekli maaşıydı, şu anda emekli maaşı asgari ücretin yüzde 70’i. Asgari ücret o gün 7 çeyrek altın satın alma gücündeydi. Bugün 22 bin liralık utanç maaşı, açlık sınırının altındaki asgari ücret, 2 çeyrek altın alabiliyor. O gün en düşük emekli maaşı 8 çeyrek altın alabiliyordu, bugün en düşük emekli maaşı 1,5 çeyrek altın alabiliyor. Bakın bir iktidar, bizi 8’den 7’ye, 8’den 6,5’a geriletmemiş. 8’den 1,5’a getirmiş. Bu ülkede emeklilerin ve emekçilerin hakları adeta azalmakta, gerilemekte değil; sömürülmekte değil, çalınmaktadır, gasp edilmektedir. Büyük bir haksızlık, büyük bir vicdansızlık, emekliler için barınma sorununu, aldığı maaşla barınsa aç kalma, karnını doyursa sokakta kalma sorununu getirmiştir. Evladının geleceğinden endişeliler ölmeye korkar haldedir, gözler arkadadır.
Bu ülke hiçbir yurttaşının geleceğini güvende kalmamaktadır. Onun için elbette biz 39 bin liralık asgari ücret teklifimizi, bunu verecek esnaf için 10 bin 500 liralık sosyal güvenlik prim desteği teklifimizi ilan ettik, savunduk, mücadeleye devam edeceğiz. Ancak hepimizin barınma sorunundan, iyi bir yaşam sürme hakkından, karnını doyurmasından, çocuğunun eğitiminden, geleceğe dair tüm beklentilerinin karşılanması bir şeye bağlıdır. Emekliler ve emekçiler 8 çeyrek altınla başlayan hikâyeyi, bugün 1,5 çeyrek altınla, artık sefalet noktasında sürdürmeye çalışıyor. Bir şey kaydedildiği yerde bulunur. Bugün bir emekli gidip şuradaki bir kuyumcudan 1 çeyrek altın alsa, eve gittiğinde baksa ki çantada yok, cebinde yok. Aklı çıkar, yol boyunca gider, geri geri gider gider gider kaybettiğini düşürdüğü yerde arar. Bizim emeklimiz 8 çeyrek altından 1,5 çeyrek altına, bizim emekçimiz 7 çeyrekten 2 çeyreğe gerilerken, o 5 çeyrek altını, 6 çeyrek altını arıyorsa, bulacağı yer tam da kaybettiği noktadır. Biz 3 Kasım 2002 günü Recep Tayyip Erdoğan’ı bu ülkeye iktidar yaparak, Adalet ve Kalkınma Partisi’ni iktidar yaparak, ‘Şirket gibi yöneteceğim’ diyenleri iktidar yaparak kaybettik. Bu ülke o gün kaybetti. Geldi, şirketi kurdu. Kurduğu şirketin adı KADAŞ. Kara Düzen Anonim Şirketi. AK Parti’nin kara düzenini kurdular. Ve o günden beri Milli Eğitim Bakanının özel okulu var, Sağlık Bakanının özel hastanesi var, Turizm Bakanının otelleri, turizm şirketleri var. Et, Balık Kurumu Başkanlığı’nın ithal et getiren şirketi, Et Balık Kurumu’na satış yapan şirketi var.
Bir şey, kaybedildiği yerde bulunur. Biz, nerede kaybettiysek orada bulacağız ve önümüze gelen ilk seçim sandığında haktan yana, hukuktan yana, adaletten yana, emekliden ve emekçiden yana, hepimizin ortak geleceğini kurtarmak için birlikte mücadele etmekten yana bir iktidarı birlikte kurmalıyız. O yüzden bu meydanların susmayan ve dinmeyen sloganıyla sizin iradenizi saygılarken bir kez daha bu meydana selamlıyorum. Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz."
Okuyucu Yorumları 0 yorum