HABER

Kapat

ABD, Rusya'yı da değiştirmek istiyor

SAMSUN (İHA) - Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM) Kafkasya Masası Başkanı Hasan Kanbolat, Kafkasya'da yaşanan gelişmelerin "vahşi özelleştirme"den kaynaklandığını ve gelinen noktada ABD'nin Rusya'yı da değiştirmek istediğini söyledi.

Samsun Birleşik Kafkasya Derneği tarafından Değişim Sahnesi'nde düzenlenen "Dünden Bugüne Kafkasya" konulu konferansa konuşmacı olarak katılan ASAM Kafkasya Masası Başkanı Hasan Kanbolat, Türkiye'nin Çeçenistan üzerindeki desteğini yenilemesi gerektiğini belirtti. Kafkaslar'da 15 yıl önce başlayan vahşi özelleştirmenin sancılarının Özbekistan'ı iç savaş korkusunun yaşandığı noktaya kadar sürüklediğini kaydeden Hasan Kanbolat, Özbekistan olaylarının geniş perspektiften düşünülmesi gerektiğini vurguladı.

Özbekistan'da yaşanan olayları değerlendirirken Sovyetler'in niye dağıldığına bakılması gerektiğinin altını çizen Kanbolat, "Sovyetlerin sosyal, ekonomik ve siyasi düzenleri 1960-70'lere kadar işliyor. 1970'lerden sonraki bozulma 1990'lardan sonra parçalanmasına neden olmuş ve 15 cumhuriyet ortaya çıkmıştır. Sovyet halkları, gerek Ruslar, gerekse Kırgızlar, Gürcüler, Özbekler, herkes 1990'ların başında küçük ABD olmayı bekliyordu. Dallas dizisindeki gibi herkesin özel arabaları olacak, gezecek, tozacaklar, zenginlik ve bolluğa kavuşacaklar. Kapitalizm budur. Fakat istedikleri olmadı. 'Özelleştirme' dediler, komünist parti yöneticisi adam, ülkedeki demir çeliğin de başında genel müdürdü. 'Demir çelik özelleşti' dedi, yarısını kendi, yarısını oğlunun üzerine geçirdi. Böyle özelleştirme oldu. Batılılar buna 'vahşi özelleştirme' adını taktı. Eskiden yönetici olanlar 'biz artık komünist değiliz' dedi. Aynı kişiler yönetime devam etti. Yani AP, DYP oldu ama iktidar aynı. Halk şaşırdı. Bu şaşkınlık 15 yıl sürdü. Şuanda artık batı eğitimli genç insanlar 'biz bu gelir adaletsizliğinden sizi kurtaracağız. Avrupa, ABD gibi yapacağız. Sizi AB'ye sokacağız' demeye başladılar. Bu kişilerin şimdi iktidarı aldığını görüyoruz. Bunları Soros desteklemiş. 'Soros Devrimleri, renkli devrimler' diyorlar. Ancak bir sivil toplum kuruluşu bir yerde bütün ülkeyi harekete geçiremez, iç dinamikler lazım" dedi.

İç dinamiklerle ilgili Gürcistan'da yaşanan olaylara dikkat çeken Kanbolat, Gürcistan'da insanların evdeki kitabını, ansiklopedisini bile satarak bir süre geçinebilir hale geldiğini ifade etti. Kanbolat, "Gürcistan'dan yeni döndüm. Kitaplarını satıyorlar, bir süre geçinebiliyorlar. Bu artık açlık sınırıdır. Daha fazlası olamaz, dayanılamaz, dayanmadılar. Bir umutla Sovyet dünyasında renkli devrimlerin olduğunu görüyoruz. Orta Asya'da da Özbekistan halkı bir umutla İslamiyet'e sarılıyor. Çünkü Özbekistan'da İslam kültürü en fazla olan kültürdür. Özbek halkı, Orta Asya halklarına göre daha kültürlü ve akıllı bir halktır ve İslamiyet kimliği içersinde Kerimov rejimine karşı bir direnişin orada örgütlendiğini görüyoruz. Görünen şudur; bu rejimler sağlıklı rejimler değildir, devrilip gidecektir. Yerine gelenler sağlıklı mıdır? Örneğin; Saakaşvili rejiminden Gürcistan halkı memnun mudur? Memnuniyetsizlik tehlikeli bir şekilde sürmektedir. Swardnadze döneminde daha demokratik bir Gürcistan vardı, çok partiliydi. Saakaşvili rejiminde 100 kişilik mecliste yalnızca 5 tane muhalefet partisi milletvekili var, 95 kişi Saakaşvili'nin partisinden. Bu çoğunluğun zulmüne doğru gider ve sağlıksızdır ki bunu Türkiye'de daha önceleri yaşamıştır. Bundan dolayı Gürcistan'da Moskova'nın güdümündeki İşçi Partisi yalnızca muhalefette kalabilmiştir. Diğer muhalefetlerin İşçi Partisi'nin arkasında toplandığını görüyoruz. Ben iki ay önce Batum'daydım; doğalgaz, elektrik, iş, hiçbir şey yok. Tiflis'in dışında hayat yok. Bu insanlar nasıl dayanacaklar? Şimdi sabırla bekliyorlar. 'Biz ABD'ye iyilik yaparsak, AB'ye gidip selam durursak bizi oraya alacaklar' bekleyişi var. Bu gerçekleşmezse bu coğrafyada daha büyük patlamalar olabilir. Görüldüğü gibi Sovyet coğrafyasında NATO ve Avrupa Birliği'ne katılan ilk bölge olan Baltık ülkeleri ile NATO ve Avrupa Birliği'ne girmeyi ulusal hedef haline getiren Gürcistan, Moskova'ya direnmektedir" diye konuştu.

"AMAÇLARI RUSYA'YI DA DEĞİŞTİRMEK" Rusya Federasyonu'nun da bu halinde kalamayacağının düşünüldüğünü ileri süren Kanbolat, Amerikan analistlerinin 'Putin KGB'den gelme kişidir. Putin sonrası Batı üniversitelerinden mezun batı eğitimli Rus gelebilir' dediğini dile getirerek, "Amaçları Rusya'yı da değiştirmek. Brezinski, 'Rusya çok fazla büyük. Rusya Federasyonu'nun parçalanması lazım. Birkaç Rus devleti çıkmalı' diyor. Rusya'da biz Türkiye olarak fazla etnik boyutlu düşünüyoruz, onlarda etnisite önemli değil. Oradaki birkaç yüz bin Adige, savaştan şaşırmış Çeçen halkı, Dağıstan'da 30'un üzerinde etnik halk ve 7 resmi dil, Tataristan veya Çuvaşistan bunlar önemli değil, nüfus olarak da fazla değil. Onlar, 'Parçalanma, büyük Rus devletleri oluşmasıyla olur' diyor. Bunu da bence yine Putin ve Putin sonrası iktidarlara yaptırmak isteyecekler. Rusya Federasyonu'nda 89 bölgeyi azaltmak ve 7 büyük bölgeye ayırmak, bu bölgeleri güçlendirmek istiyorlar. Böylece yeni ekonomik dolayısıyla askeri güçler ortaya çıkabilir. Bu da Rusya Federasyonu'nu Moskova'dan parçalanmaya doğru sürükleyebilir. Bunların hepsi senaryo fakat bunları da düşünmemiz lazım. Bunların içersinde Kuzey Kafkasya yalnızca figüran olabilir, çünkü oradaki nüfusun fazla önemi yok. Şimdiki Güney Rusya Eyaleti içersinde düşünmemiz gerekiyor. Ama gerek Kiev gerek Tiflis'teki değişimler, oradaki Kuzey Kafkasya aydınlarının da bilinçlenmesini ve direncini arttırmaktadır. Bu kadar az nüfusa rağmen Adige'den bu kadar ses çıkmaya başlaması da bunu güçlendirmektedir" şeklinde konuştu.

Kanbolat, bir dinleyicinin, "Bunlar ABD'nin, batının senaryoları. Türkiye'de hep başkalarının senaryoları konuşuluyor, bu senaryolar uygulanıyor. Türkiye, ASAM veya diğer stratejik kuruluşlar senaryo üretemez mi? Üretmiyor mu? Üretip uygulamaya koysa iyi olmaz mı?" şeklindeki sorusunu ise şöyle cevapladı:

"İnşallah bir gün yazılır ve konuşulur. Türkiye olarak, ASAM olarak senaryo yazmıyoruz. Yani bir ihtiyaç elbette var. Fakat birilerinin talep etmesi lazım. Talep olmadan arz olmaz. Türkiye olarak herhangi bir senaryomuz yok. Hepimizin bildiği gibi bizim dış politikamız reaksiyoneldir. Olay olur, sonra düşünürüz. Yangın evimizin içine girmedikten sonra bizim için fazla bir önemi yoktur. Dışarıda kaldığı sürece hiç umurumuzda olmaz. İşte en son Ermeni olaylarında görüyoruz. Yalnızca paneller düzenliyoruz, hocalar konuşuyor, muhabbet ediyor, çay kahve içiyoruz. Başka bir şey yaptığımız yok. Çünkü o dışarıda, içeriye girsin bakalım. Türkiye bu. Bir de kadrolar yok. Dışişleri Bakanlığı'nda Afganistan olayları sırasında Afgan olayına bakan kişi sayısı birdi. Bütün Avrasya coğrafyasında, Rusya Federasyonu, Ukrayna, Kafkasya'sı, Orta Asya ülkelerine bakan kişi sayısı şu anda 4 kişi. 4 kişi ne yapabilir ki? Kişi başına 2-3 ülke düşüyor. Yok, adam yok"

YORUMLARI GÖR ( 0 )

En Çok Aranan Haberler

Kapat