ANKARA (İHA) - Genelkurmay Başkanlığı Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın Gölbaşı'ndaki Oğulbey Tesisleri inşaatında 118 trilyon 600 milyar liralık yolsuzluk yapıldığı iddiasıyla açılan davanın bugünkü duruşmasında 39 sanığın yargılanmasına devam edildi.
Genelkurmay Askeri Mahkemesi'nde görülen duruşmada tutuklu sanıklar müteahhit Ali Osman Özmen ve İnşaat Kontrol Mühendisi Yüzbaşı Hüseyin Ceylan ile 29 tutuksuz sanık ve sanık avukatları hazır bulundu. Duruşmanın sabahki ilk bölümünde sanıklardan Mehmet Bahadır Gülse savunmasını yaptı. Daha önce askeri savcıya verdiği ifadeye aynen katılan Gülse, hakkında isnat edilen iddiaları kabul etmedi. Şantiye şefi olarak 2002 yılı sonuna kadar Ali Osman Özmen A.Ş'de çalıştığını ifade eden Gülse, bu dönemde iddia edildiği gibi herhangi bir kamu görevlisine rüşvet teklif etmediğini ve buna da yetkisi bulunmadığını söyledi. Şantiyeye gelen malın inşaata uygun olup olmadığına baktığını, malın fiyatını ise bilmediğini belirten Gülse, "Alüminyum doğrama konusunda müteahhit aleyhine 30-40 ton civarında bir durum söz konusudur. İdarenin doğrama konusundaki fiyat tespiti müteahhit aleyhine olmuştur" dedi. Gülse, doğramalara ilişkin çeşitli numunelerin inşaatı ziyaret eden üst düzey komutanlar tarafından görüldüğünü ve bunlar arasında komutanlar tarafından bir tercih yapıldığını söyledi. Bu komutanların kimler olduğunun sorulması üzerine Gülse şunları kaydetti:
"İnşaata ilk gelen, 2. Başkan Orgeneral Çevik Bir'dir. Geliş tarihini net hatırlamıyorum. Yanında birkaç general daha vardı. İnşaatın durdurulmasına karar verildiği 27 Mayıs 2000 tarihinden sonra da inşaata gelen komutanlar oldu. Ancak 1995 yılından sonra ne kadar Genelkurmay Başkanı, 2. Başkan, Harekat, Lojistik Başkanları varsa hepsi şantiyeye gelmişlerdir. Ayrıca 27 Ekim 2000'den sonra da Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kıvrıkoğlu, diğer komutanlar ve şimdi Genelkurmay Başkanı olan 2. Başkan Orgeneral Hilmi Özkök de gelmiştir."
Gülse, söz konusu doğramaların tartım işlemlerinin de doğru olduğunu savundu. Daha sonra söz alan Gülse'nin avukatı İsmail Göksel, yapılan inşaatın imar mevzuatına aykırı olduğunu savunarak, inşaatın mevzuatın öngördüğü aşamalardan geçmediğini kaydetti. İdarenin proje üzerinde dilediği zaman değişiklik yapma hakkına sahip olduğunu dile getiren Göksel, müvekkilinin ise böyle bir hakka sahip olmadığını bildirdi.
"ASKER KÖKENLİ DEĞİLİM"
Göksel'in savunmasının ardından söz alan Askeri Savcı Binbaşı Zekeriya Duran, Gülse'nin Özmen AŞ'nin en önemli elemanlarından biri olarak inşaata alınan malların fiyatını bilmemesinin mümkün olmadığını söyledi. Duran'ın, Gülse'nin asker kökenli olmasının, Özmen AŞ'de istihdam edilmesine ve idareyle ilişkilerinde etkisi olup olmadığını sorması üzerine Gülse, "Ben asker kökenli biri değilim. Kara Harp Okulu'ndan ayrıldım. Daha sonra mühendis oldum" karşılığını verdi. Askeri Savcı'nın, kazı çalışmaları sırasında çıkarılan hafriyatın bir bölümünün Ahiboz mevkiine döküldüğünün tespit edilemediğini söylemesi üzerine Gülse, hafriyatın bir kısmının bu bölgeye döküldüğünü ve bunun da kayıtlarda bulunduğunu ifade ederek, "Tutanaklar tutulmuş, fotoğraflar çekilmiştir. Çıkan hafriyatın bir kısmı Ahiboz'a dökülmüştür. Bir kısmı da kışla içine dökülmüştür" diye konuştu.
Gülse, 2002 yılının sonunda Ali Osman Özmen AŞ tarafından iş akdinin feshedildiğini ve şirket aleyhine tazminat davası açtığını söyledi. Hakim Yarbay Kaçmaz, Gülse'nin savunmasının ardından diğer sanıklara Gülse'ye sorularının olup olmadığını sordu. Duruşmada söz alan tutuklu sanık Ali Osman Özmen, ne Silahlı Kuvvetler'in hakkının kendisine geçtiğini, ne de kendi hakkının devlete geçtiğini söyleyerek, "Bu büyük bir iş olduğu için ufak tefek farklılıklar çıkabiliyor. Amacımız hep hesapları doğru yapmaktır. Hesaplarda gayrı resmi bir durum söz konusu değildir. Alınan para avans niteliğindedir" şeklinde konuştu. Özmen'in avukatı Mustafa Bir ise, komutanların bilgisi olmadan inşaata tek bir çivi bile çakmanın mümkün olmadığına dikkat çekerek, "Müteahhidin, idarenin önünde hareket etmesinin nedeni işin bir an önce bitirilmesi içindir. Ben idarenin yerinde olsam malzemeyi önceden yığan müteahhidi alnından öperim. İddianamede olan değil, arzulanan aranmış. Sonuçtan olaylara doğru gidilmiştir" diye konuştu.