BAĞDAT (İHA) - Fırat ve Dicle nehirleri arasında kalan, dünyanın en çok işgale uğradığı yerlerin başında gelen Mezopotamya bölgesinde bulunan Irak, son 2 yılda ABD ve İngiliz kuvvetlerinin işgaliyle karşı karşıya.
Bölge, İngiliz himayesinden kurtularak bağımsızlığını ilan ettiği 1932 yılından 1958'e kadar krallıkla yönetildi. Son olarak 1968'de Baas Partisi'nin darbesiyle Bağdat, Arap milliyetçiliğinin başkenti konumuna geldi. 1979'dan bu yana halkını diktatörlükle yöneten Saddam Hüseyin, bu süre içinde birçok kıyımın öncülüğünü yaptı. Savaşa ve kayıplara alışık olan bölge halkı, kimi zaman ayaklanmayı denese de isyanlar kanlı olarak bastırıldı. Son olarak Saddam Hüseyin'in darbeci yönetimini ve Irak'ta nükleer silah yapıldığını ileri süren ABD ve müttefikleri, 20 Mart sabahı Irak topraklarına ayak bastı. Irak halkının direnişiyle karşılaşmayan ABD ve müttefikleri, çok rahat bir şekilde Bağdat'a kadar ilerledi. Nisan başından itibaren Saddam rejimi de resmen devrilmiş oldu.
Irak halkı uzun zamandır hasret kaldığı "demokrasi ve özgürlük" kavramlarını tartışırken, bu kez yabancı güçlerin ülkelerindeki tutumunu "işgal" olarak tanımlayarak, yaklaşık 1 yıl sonra direnişe başladı. Birçok direnişçi grubun saldırılar düzenlenmesi, buradaki ABD güçleri ve müttefiklerinin ağır kayıplar vermesine neden oldu. Irak'ta halen devam eden direnişin şu an yaşanan siyasi istikrarsızlık ve işgal devam ettikçe süreceği yorumları hakim.
Savaşla birlikte başkent Bağdat'ta yaşayan halkın birçoğunun evleri yerle bir olurken yaklaşık 17 bin sivilin de son 2 yılda hayatını kaybettiği tahmin ediliyor. Başkent sokakları patlamaların ve bombaların yaralarını hala saramazken, Iraklıların şu an tek isteği başta ABD güçleri olmak üzere, ülkede bulunan tüm yabancı kuvvetlerin derhal ülkeyi terk etmesi. Sokaklarda ABD hakimiyetinin gözlendiği kentte ABD konvoylarındaki "50 metreden daha fazla yaklaşması halinde öldürüleceksiniz" yazıları işgalin boyutlarını gözler önüne seriyor. Ülkede kurulmaya çalışılan emniyet birimleri de başta direnişçiler olmak üzere Irak halkının tepkisini çekiyor, bu tepkinin nedeni ise Ulusal Muhafız ve polislerin yabancı güçlere özenerek giydikleri batılı kıyafet tarzı ve Irak halkına kötü davranması olarak gösteriliyor. Bütün dünyada emniyet birimleri halkın emniyetini sağlarken, Irak'ta emniyet birimleri halktan korunmanın yollarını arıyor.
"ESKİDEN DİKTATÖRLÜK VARDI; AMA HER GÜN ÖLECEK MİYİZ DİYE DÜŞÜNMÜYORDUK" Bağdat'ta birçok yerde kurulan kontrol noktaları ise direnişçilerin son hedefi haline gelmiş durumda. Bağdatlılar artık savaştan ve işgalden bıktıklarını, ülkede bir an önce huzurun tesis edilmesini isterken, "Saddam'dan kaçarken işgal altında kaldık" diyorlar. Bağdatlı Muştak El Salihi, "Biz bu savaşın ardından demokrasi ve özgürlük beklerken işgalle karşılaştık. Halen okullarımız kapalı, insanlar okullarına gidemiyor. Eskiden diktatörlük vardı; ama en azından her gün ölecek miyiz diye düşünmüyorduk. Bağdat 2 yıldır kötüye giderek değişiyor" şeklinde konuştu.
Kent esnaflarından Abbas Rubeyi de, savaşın Irak'a sadece "istikrarsızlık" getirdiğini söyledi. El Rubeyi, "Bize demokrasi dediler, seçim dediler, ülkemize geldiler seçilenleri de kendileri yönetiyorlar; ama halen bir şey değişmedi. Irak'ta yeniye doğru bir değişim yok, her yer patlıyor. Burada savaşın ardından başa getirilenler, Irak'ta hayatları boyunca sokağa çıkmayan ve ABD tarafından yönetilen insanlar, halen hükümette sandalye kavgası yapıyor. Bizi düşünen yok" dedi. Bağdat'a başka bir ilden iş için gelen Durgam El Hüseyin de, "Benim geldiğim yer buradan sadece 50 km uzaklıkta; ancak yollar ABD askerlerince doldurulduğu için yaklaşamıyoruz ve yavaşça takip etmek zorunda kalıyoruz; çünkü bize demokrasi getirecek insanlardan, bu yapılanlardan sonra açıkçası korkuyoruz. Biz eskiden baskı altındaydık; ama yinede hayattaydık" diye konuştu. Recep Rahim Arif ise, "Eskiyi arar olduk, eskiden güvenlik sorunumuz yoktu. Şimdi ne güvenliğimiz kaldı ne de ülkemizde çok rahat bulunan temel ihtiyaçlarımız. Bizler elektriksiz yaşamaya, yolda yürümemeye, kendi insanımızı öldürmeye alıştırıldık, bunun artık bitmesini, son bulmasını istiyoruz" ifadesini kullandı.
Irak'ta yaşananların halka yansıması siyasi istikrarsızlığı da körüklerken, başa gelecek insanlar halkın taleplerini nasıl karşılayabileceklerini tartışmaya devam ediyor.