Piller üretildikleri ve kullanılmaya başlandıkları ilk andan itibaren doğal bir eskime sürecine girer. Başlangıçta tam kapasite performans sergileyen yeni bir pil zaman içerisinde kimyasal yıpranma nedeniyle daha düşük enerji sağlamaya başlar. Pildeki kapasite azalması çoğu zaman yavaş ama kaçınılmaz bir durumdur. Bir pilin kullanım süresi kaç kez şarj döngüsünden geçtiği ve maruz kaldığı çevresel koşullar gibi faktörlerden etkilenir.
Piller günlük yaşamda kullanılan birçok cihazın çalışmasını sağlayan temel enerji kaynaklarıdır. Birçok insan hiçbir şekilde kullanılmasa bile pillerin zaman içinde neden kendiliğinden boşaldığını merak eder. Bu durum pil teknolojisinin doğası gereği gerçekleşen normal bir süreç olarak açıklanabilir. Bir pil rafta beklese ve kutusundan hiç çıkarılmasa dahi belirli bir oranda enerji kaybedecektir. Bunun arkasında hem kimyasal hem de fiziksel birçok mekanizma yer alır.
İlk olarak pillerin kendi iç yapısındaki kimyasal tepkimelerin kullanılmasa bile devam ettiğini unutmamak gerekir. Buna kimyasal yaşlanma adı verilir. Pilin içindeki elektrotlar ve elektrolit malzemeler bir cihaza bağlanmasa bile birbirleriyle reaksiyona girmeye devam eder.
Örneğin, lityum-iyon pillerde elektrot yüzeyinde oksidasyon olur. Bu oksidasyon katmanları pilin enerji depolama kapasitesini süreç içerisinde azaltır. Kurşun-asit pillerde ise "sülfatlanma" adı verilen birikimler oluşur. Bu birikimler pilin iç direncini artırarak zaman içerisinde enerjiyi tutabilme kapasitesini düşürür. Bu durum kaçınılmazdır.
Pillerin kapasite kaybındaki diğer bir etken ise döngü sayısıdır. Her pil belirli sayıda şarj ve deşarj döngüsü için tasarlanır. Lityum-iyon pillerde bu sayı genellikle 300 ile 500 arasında değişmektedir. Her bir tam döngü pilin kimyasal yapısını biraz daha yıpratır.
Kullanılmayan pillerde döngü oluşmasa bile zaman içerisindeki iç kimyada meydana gelen bozulmalar pilin ömrünü azaltır. Üstelik uzun süre beklemiş bir pil kullanıldığında hızlıca kapasite düşüşü yaşanabilir. Çünkü bekleme süresi boyunca kimyasal dengenin bozulması geri döndürülemez ve kayıplara yol açar.
Pillerin boşalmasına neden olan bir diğer unsur ise derin deşarjın etkileridir. Bir pil tamamen boş kaldığında iç yapısında stres oluşur. Bundan dolayı elektrot malzemeleri zarar görür. Kullanılmasa bile kendi kendine deşarj olan bir pil yeterince uzun süre beklediğinde kritik seviyenin altına düşebilir.
Bilhassa lityum-iyon piller çok düşük voltaj seviyelerinde ciddi ve kalıcı hasar görebilir. Bu yüzden birçok profesyonel pillerin kullanılmadığı sürelerde boş değil de biraz dolu bir şekilde saklanmasını tavsiye eder. Bu noktada %40–60 arasındaki doluluk oranı pil kimyasının en stabil olduğu aralık olacaktır.
Pil sağlığında sıcaklık faktörü de büyük bir rol oynar. Piller yüksek sıcaklıklara karşı son derece hassas bir yapıya sahiptir. Aşırı sıcak ortamlarda kimyasal reaksiyonlar hızlanır ve pillerin daha hızlı enerji kaybetmesine neden olur. Bir pil kullanılmasa bile sıcak bir ortamda bırakıldığında kendi kendine boşalması çok daha hızlı gerçekleşir.
Piller uzun süre bu tür faktörlere maruz kaldığında kaçınılmaz olarak kapasite kaybına uğrar. Bu durum bilhassa taşınabilir cihaz kullanıcılarında “pil çok hızlı bitiyor” şikayetinin temel sebeplerinden biridir.
Günümüzde pillerin daha uzun ömürlü kullanılabilmesi için birçok koruyucu yöntem bulunur. Bunlar her ne kadar pil ömrünü uzatsa da kapasite kaybına engel olamaz. Piller doğası gereği zaman içerisinde değişen bir yapıya sahiptir.