Çoğu kişi şekerli bir besin yedikten sonra bu besinin üzerine su içme ihtiyacı duymaktadır. Genel olarak şeker kamışı ya da pancarından üretilen madde sakkaroz olarak tabir edilmektedir. Kimyasal bir özelliğe sahip olan bu madde kristal görünümü ile öne çıkmaktadır. Beyaz bir renge sahip olan bu madde halk dilinde şeker olarak adlandırılmaktadır. Sakkaroz denilen bu kimyasal madde insan vücuduna girdiğinde glukoz denilen ve karbonhidrat olarak bilinen doğal bir şekere dönüşmektedir.
Şeker birçok yiyecek ve içecekte bulunan önemli bir kimyasal madde olarak bilinir. Şeker dozunda yendiğinde vücuda enerji verici özelliği vardır. Kan şekeri değerlerinin çok hızlı bir şekilde artmasını sağlayan şeker, özellikle spor ile uğraşan kişilere çeşitli yararlar sağlamaktadır. Ancak çok fazla tüketildiğinde bağışıklık sistemini çökertmesinin yanı sıra ağız ve diş sağlığı üzerinde de olumsuz etkiler yaratmaktadır. Bunun yanı sıra kalp sağlığını da ciddi şekilde etkileyen şeker, aynı zamanda şeker hastalığı olarak bilinen diyabet hastalığının görülmesine de yol açabilmektedir.
Bir insan çok fazla şekerli bir besin yediğinde bir süre sonra susuzluk hissini yaşamaya başlamaktadır. Şekerli gıdalar genel olarak abartılı bir şekilde tüketildiğinde ciddi zararlar verebilmektedir. Hamur işi, çikolata, şerbetli tatlılar, sütlü tatlılar, kurabiye, kek gibi bünyesinde şeker barındıran birçok farklı yiyecek türü vardır. Bu tür yiyecekleri yiyen biri bir süre sonra su içmeyi istemektedir. Çünkü şekerli gıdalar su içme isteğini uyandırmaktadır.
Şeker içeren yiyecek veya içecek tüketildiğinde vücutta bazı değişimler söz konusu olmaktadır. Bu değişimlerden kaynaklı şekerli bir şey yedikten ya da içtikten kısa bir müddet sonra kişi susamaktadır. Şeker vücuda girdiği andan itibaren glukoz denilen bir başka şekere dönüşür ve bu dönüşüm neticesinde yenilen gıdalarla beraber bu glukoz denilen şekerde kana karışmaya başlar. Bu kana karışma durumu neticesinde kişinin kan şekeri seviyelerinde dalgalanmalar meydana gelmekte ve şekeri yükselebilmektedir. Normal şartlarda vücuda dozunda şeker girdiğinde kişiyi zinde tutarken fazla yenildiğinde ise çeşitli sağlık sorunlarına neden olabilmektedir.
Bünyesinde şeker barındıran besinler yenildiğinde çok kısa sürede kana karıştığı için hücreler üzerinde denge kuramama sorunu ortaya çıkmaktadır. Bu denge sorunu neticesinde hücreler durumu toparlamak ve dengeyi yeniden sağlayabilmek için bünyelerinde yer alan suyu dışarı atmaktadır. Hücreler tarafından su dışarı atıldığında kana karışması sağlanmaktadır. Hücrelerde bulunan su kana karışınca vücutta susuz kalmakta ve susama durumu yaşanmaktadır.
Şekerli bir şeyler yenildiğinde hücrelerde istem dışı su kaybı yaşandığından bu kaybın yerine konulması gerekmektedir. Yerine konulmadığı takdirde susuzluk olayı görülmekte ve kişi bu su ihtiyacını kısa sürede gidermezse çeşitli sağlık sorunları ile karşı karşıya kalabilmektedir. Hücrelerde su kaybı yaşandığında bu durum beyne sinyal olarak gitmektedir. Konuyla alakalı birçok bilim insanı çeşitli çalışmalar yapmış ve bu çalışmalardan çıkan sonuçlara göre şekerli bir yiyecek tüketimi sonrası hücrelerde suyun eksilmesiyle birlikte fibroblast büyüme faktörü olarak tabir edilen bir hormonun aktifleştiği ve bu hormon vasıtasıyla beynin uyarıldığı saptanmıştır. Bu hormon aktif hale geldiğinde beyne hücrelerin susuz kaldığı bilgisi iletilmekte ve bu bilgi sayesinde susuz kalan vücut susamaya başlamaktadır.
Susuzluk durumu kontrol altına alınamadığında dehidrasyon denilen olay gerçekleşmekte ve bu olay aşırı susuzluğa sebebiyet verebilmektedir. Bu yüzden şekerli bir şeyler yedikten sonra su kaybını engellemek için kişinin bol su içmesi önemlidir.