Güneş ışıkları da dahil olmak üzere dünyadaki enerjinin çoğunun kaynağı Güneş'tir. Yıldızlar yeryüzünden bakıldığı zaman eğer güneş ışığı altında kalmadılarsa gökyüzünde görülebilmektedirler. Bu da gece karanlığında görünebildikleri anlamına gelir. Parlama özellikleri ise çekirdeklerinde oluşan çekirdek kaynaşması ya da füzyon tepkimeleri sırasında açığa çıkan nükleer enerjinin yıldızların içinden geçtikten sonra dış uzaya ışınım ile yayılmasıdır.
Astronomlar yıldızların tayflarını, parlaklıklarını ve uzaydaki hareketlerini gözlemlerler ve yıldızların yaşını, kimyasal bileşimlerini ya da kütleleri gibi çeşitli özelliklerini belirleyebilmektedir. Bir yıldızın toplamdaki kütlesi, yıldızların gelişimlerinin ve yok olmalarının başat belirleyicisi olarak kabul edilir.
Yıldızlar gece çıplak göz ile bakıldığı zaman bazen göz kırpıyormuş gibi görünebilirler. Aslında böyle bir durum gerçekleşmez. Bu durum bir göz kırpma değil bir titreşim olarak açıklanmaktadır. Bütün yıldızların ışıkları gece gökyüzünde titreşir şekilde görünemeyecek kadar sabit olurlar. Ancak yıldızların ışıkları insan gözlerine ulaşabilmek için dünyanın atmosferinden geçmek zorunda kalır.
Yıldızlar ufka yakın oldukları zaman daha fazla titreşirler. Işıklarının daha çok titreşmesinin nedeni ışınlarının dünya atmosferine neredeyse teğet olarak geçmeleri ile ilgili bir durumdur. Bu sayede atmosfer içinde çok daha uzun yol alır. Işınlar yıldızlar gökyüzünde daha yüksekte oldukları zamana oranla daha kalın bir atmosfer diliminden geçmek zorunda kalmaktadırlar.
Atmosfer daima sıcak ve soğuk havanın yer değiştirmesi durumuna sahne olur. Sıcak hava çok daha az bir yoğunluğa sahiptir ve ışığın daha az kırılmasına neden olur. Soğuk hava ise çok daha yoğun olur ve ışığın daha fazla kırılmasına sebebiyet verir. Yıldızların ışıkları kilometrelerce kalınlıkta olan atmosferin içinde bu sıcak ve soğuk hava katmanları arasından geçerken daima küçük ve farklı açılarda kırılmalara uğrar.
Beyaz ışık birden fazla rengin bir araya gelmesinden oluşmaktadır. Her rengin dalga boyunda farklılık gözlemlenir. Işık atmosferden içeri girerken de farklı açılardan kırılmaktadır. Her bir rengin farklı açılardan kırılması göz kırpıyor gibi görünen yıldızların daha renkli parlamasına neden olmaktadır.
Gündelik hayatta kolayca gözlemlenebilen bu kırınım olayı sıcak günlerde asfalt yol üzerinde ya da sahilde çok ısınmış kumlardan yükseldiği görülen sıcak havanın görüntüyü bulanık hale getirmesine benzer bir durumdur. Yıldızların başına da bu duruma benzer bir durum gelmektedir. Sıcak ve soğuk havanın yer değiştirmesi de kişilere yıldızların göz kırpıyormuş gibi gelmesine neden olur.
Güneş Sistemi'nde yer alan Venüs, Jüpiter, Satürn, Mars, Merkür gezegenleri çıplak gözle bakıldığı zaman çok parlak olan yıldızlar gibi görünmektedir. Oysa bu gezegenlerin ışıkları kolayca titreşim yaşamaz. Bu durumun nedeni bu gezegenlerin yıldızlardan çok daha yakın olmasıdır. Bu durum da gezegenlerin gökyüzünde arkalarından geçmiş oldukları yıldızlardan çok daha rahat bir şekilde ayrılabilmesini sağlamaktadır. Gezegenler yıldızlar gibi aynı atmosfer içinden geçiyor oldukları halde kırılmalara uğramazlar.
Bu açısal büyüklük nedeniyle gönderdikleri ışınlar, atmosfer içinde daha kalın ve daha yoğun bir ışık demeti oluşturur. Kalın ve yoğun olan bu ışık demeti aynı kırınıma uğrar, ancak farklı şekilde titreşmez ve ayırt edilebilir bir değişiklik göstermez.